Kuzey Teve

betnis giriş
betnis
yakabet giriş

Metin Lokumcu davasında avukatlar reddi hakim talebinde bulundu: Dava 28 Haziran gününe ertelendi

Metin Lokumcu davasında avukatlar reddi hakim talebinde bulundu: Dava 28 Haziran gününe ertelendi
274 views
21 Nisan 2021 - 17:11
Spread the love

Hopa’da dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan’ı protesto eylemlerine polis müdahalesi sırasında atılan biber gazından etkilenerek yaşamını yitiren emekli öğretmen Metin Lokumcu’nun ölümüne ilişkin davanın ilk duruşması bugün görüldü. Duruşmada Avukat Meriç Eyüboğlu, reddi hakim talebinde bulundu. Duruşma 28 Haziran’a ertelendi.

Artvin’in Hopa ilçesinde 31 Mayıs 2011’de dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ilçeye geldiği sırada düzenlenen protestolara yönelik polis saldırısında yaşamını yitiren devrimci öğretmen Metin Lokumcu’nun öldürülmesine ilişkin dava bugün Trabzon 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Mahkeme, Lokumcu’nun ölümüne ilişkin dava dosyasının Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilmesi talebini, baroların ve hukuk derneklerinin davaya katılım taleplerini reddetti.

Trabzon Valiliği Metin Lokumcu davası öncesi, 26 Nisan tarihine kadar kent genelinde her türlü açık hava toplantısı, kapalı yer toplantısı, yürüyüş, miting, basın açıklaması, protesto eylemi, çadır kurma, insan zinciri, stant açma, oturma eylemi, imza kampanyası, el ilanı ve broşür dağıtma, anma töreni, toplu karşılama ve açılışlar vb. türdeki eylem ve etkinlikleri pandemi bahanesiyle yasakladı.

Duruşma öncesi Trabzon Emek ve Demokrasi Güçleri tarafından yapılan açıklamaya Lokumcu’nun ailesi, yakınları, avukatlar ve sivil toplum örgütlerinin yanı sıra TİP Genel Başkanı Erkan Baş, TİP Milletvekili Ahmet Şık, HDP Milletvekili Murat Çepni, CHP Milletvekilleri Sezgin Tanrıkulu ve Ahmet Kaya, CHP Genel Başkan Yardımcısı Gökçe Gökçen, Sol Parti Eş Genel Başkanı Alper Taş ve Halkevleri Genel Başkanı Nebiye Merttürk de katıldı.

Aile, avukatlar ve katılımcılar saat 11.15 itibarıyla duruşma salonuna girdi. Salon yeterli olmadığı için sadece 35 kişi içeriye alındı. Sanık polisler talimatla ifade verdiği için duruşmaya gelmedi.

REDDİ HAKİM TALEBİ: DAVA 28 HAZİRAN’A ERTELENDİ

Mahkeme başkanı, görevsizlik kararının bir sonraki celsede yeniden değerlendirileceğini belirtti.

Sanıkların duruşmaya bizzat katılmaları taleplerimiz reddedildi. Avukatlar, bu kararın hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle tepki gösterdi.

Reddi hakim talebi sonrası mahkeme başkanı dosyayı nöbetçi mahkemeye gönderi. Dava 28 Haziran gününe ertelendi.

‘ADALET METİN LOKUMCU’NUN HAYAL ETTİĞİ BİR ÜLKEDE SAĞLANACAK’

Duruşma sonrası adliye önünde açıklama yapan TİP Genel Başkanı ve İstanbul Milletvekili Erkan Baş, “Bu dava memleket davasıdır, üzerinin kapatılmasına asla izin vermeyeceğiz” dedi.

Baş şunları kaydetti:

“Bugün burada bir dava görülüyorsa belki de hepimizin bıraktığı eksikleri telafi eden Metin Lokumcu’nun ailesinin, Hopa halkının ve onlarlar birlikte bu mücadeleyi 10 yıldır ısrarlı bir şekilde sürdüren avukat arkadaşlarımızın eseridir. Devletin, ‘bütün imkanlar benim elimde, ben istediğimi öldürürüm, sustururum, istediğim yerde istediğimi yaparım ve kimse bana bir şey yapamaz’ yaklaşımına karşı 10 yıldır ‘hayır bu ülkenin gerçek sahibi biziz, bu ülkenin gerçek sahibi Metin Lokumcu’ydu’ diyen insanların inadı ve iradesiyle mahkeme salonuna girdik. Bundan sonrası da bizlerin ne yapacağı ile ilgili. Bu taş binaların içinde adalet inşa edilmiyor. Hiçbirimizde adalet beklentisi olmasın. Adalet burada sağlanacak. Adalet Hopa Meyda’nında sağlanacak. Adalet Metin Lokumcu’nun hayal ettiği bir ülkede sağlanacak. Metin Lokumcu davası bir memleket davasıdır ve bunun üzerinin kapatılmasına asla izin vermeyeceğiz.”

‘DOSYANIN AĞIR CEZAYA TAŞINMASI GEREKİR’

Ailenin Avukatı Meriç Eyüboğlu söz aldı: 9 yıl, 11 ay, 10 gün sonra nihayet bir duruşma salonundayız. Kimyasal gaz kullanılması sonucu Metin hocanın ölmesi taksir olarak değerlendirilebilir mi? Sanıklar bu sonucu öngörmüşler midir, öngörmemişler midir? 2007’den 2011’e kadar kimyasal gaz sonucu yaşanan ölümlerle alakalı belgeler dosyalarımızda bulunmakta.

Hopa’da OC ve CS kimyasal gazları kullanılmıştır. Bu gazlar yasaklı listesinde geçmektedir. Çayan Birben’in ölümü sonrası, dönemin İçişleri Bakanı gazımız kaliteli ve doğal açıklamasını yaptı. Burada bahsettiği Hopa’da da kullanılan gazlardır. Kimyasal gazların öldürücü olduğu TTB ve Adli Tıp Genel Kurulu tarafından da ispatlanmıştır.

Metin Lokumcu’nun Hopa’da doğrudan gaza maruz kaldığını gösteren görüntüleri getirdik, mahkemeye sunacağız. Hopa’da o kadar çok gaz atılıyor ki 7 ilin gaz stoku bitiyor. Gaz kullanmak için sadece polis olmak yetmiyor. Belli bir eğitimi almış olmak gerekiyor talimatlara göre. Gaz kullanımının eğitimini alanların ve düzenlemelerin, bunun sonucunu öngörmemesi mümkün değil. Dosyanın Ağır Ceza’ya taşınması gerekmektedir.

Av. Sercan AranDönemin Başbakanını protesto etmek isteyen Hopa halkına adeta savaş açılmış, amacı ifade hürriyetini kullanmak isteyen yurttaşlara orantısız müdahalede bulunulmuştur. Bu hakka yönelen orantısız müdahale kolluğun ilk icrai hareketini göstermektedir.

‘O GÜNKÜ İKTİDARA VE ORTAKLARINA BABAMI VERDİM’

Metin Lokumcu’nun oğlu Ulaş Lokumcu31 Mayıs 2011 yılında öldürülen babam için bizler, Lokumcu ailesi olarak, bugün eksiksiz buradayız. Sanıklar bugün burada değil. Onlarla bir göz göze gelmek isterdim. Ben o gün 22 yaşında üniversite öğrencisiydim; şimdi bir çocuk babasıyım. Babam torunu için mücadele etti. Torununu onun savunduğu derelerde yüzdüreceğim. Babamın öldürüldüğü gün, üniversite öğrencisi olmam nedeniyle İzmir’deydim. Babam beni 10.30 sularında aradı. Vergi işleri için Hopa’ya geldiğini, dönemin başbakanı olan Recep Tayyip Erdoğan’ın mitingi olduğunu söyledi. “Bizim çocuklar da HES’lerle ilgili basın açıklaması yapıp, taleplerini dile getirecekler. Ben de oraya gideceğim” dedi. Bir süre sonra tekrar aradı. “Evlat, sen hiç mi haber bakmıyorsun? Ortalık savaş yerine döndü. Acayip biber gazı sıkıyorlar. Horon oynayanların üzerine gaz sıktılar. Dağılmayı bile beklemeden gaz attılar” dedi Ben de babama nerede olduğunu sordum. Babam büfenin önünde olduğunu söyledi. Bunun üzerine “Baba sana bir şey olur dikkat et” dedim. O da “Biz burada olmazsak, gençler zayi olacak. (Polisleri kastederek) Ortalık çok karışık. Değişik tipler var burada. Ortalık çok karışık, ne yapmaya çalışıyorlar bunlar ben anlamadım. Oğlum dur polisler gene saldırıyor, ben seni yine sonra arayacağım” dedi. Bu, onunla son konuşmamız oldu. 

31 Mayıs günü saat 13.00 civarında ev arkadaşım babamın haberini almış. Ama bana söylemedi. Televizyondan öğrenmeyeyim diye, beni evden çıkardı. Tam o sıralarda Recep Demirci arayıp babamın fenalaştığını söyleyerek, “Sana bilet alıyoruz, TC kimlik numaranı gönder” dedi Aslında o saatlerde babam ölmüş. Ama Recep Demirci de bana telefonda söylemek istemediği için böyle söylemiş. Biz, evden çıktıktan bir süre sonra havalimanına gittik. Havalimanına giriş yaparken yürüyen merdivenlerde bir süredir aynı kişinin etrafımızda olduğunu gördük. O sırada halen babamın öldürüldüğünü ve Hopa’daki olayların böyle olduğunu bilmiyordum. Havalimanında beklerken, babamın öldüğünü haberlerde gördüm.

Haberlerde ve görüntülerde izlediğim kadarıyla o gün Hopa’da, babam öldürüldükten hemen sonra, “İmamın ordusu Hopa’dan defol” sloganı atılıyordu. O dönem suç olan bu slogan yıllar sonra haklılığını bir kez daha kanıtladı. Buradaki imamın ordusundan kasıt Fethullah Gülen cemaatinin polis teşkilatı içerisindeki yapılanmasıydı. Bugün “ne istediler de vermedik” diyenler ne verdiler bilmiyorum ama ben o günkü iktidara ve o günkü ortaklarına babamı verdim.

‘TAYYİP ERDOĞAN ABİME ADIYLA HİTAP ETMEDİ’

Metin Lokumcu’nun kardeşi Neşe GürhanMetin Lokumcu anlatılamaz. Ancak onunla yaşanır. Onu tanıyanlar bilir. 31 Mayıs 2011 günü bir Metin Lokumcu gitti. Ama bugün bin Metin Lokumcu bitmeyecek. Arkamızda olan avukatlar, meslektaşları, arkadaşları… Ailemiz adına geldikleri dayanıştıkları için çok teşekkür ederim. Metin Lokumcu, 25 sene Rize’de öğretmenlik yaptı. Hopa’dan Rize’ye herkes tanırdı ve çok da saygı duyardı. Tayyip Erdoğan’ın memleketi Rize’de abime bu kadar saygı duyulurken Tayyip Erdoğan abime adıyla hitap etmedi.

‘DEVLET ADETA BİZİ CEZALANDIRDI’

Metin Lokumcu’nun kardeşi Ayşe BekarAbimin karakterini ve birbirimize olan bağlılığımızı burada iki cümleye sığdırmam mümkün değil. Ben sadece sağlığı ile ilgili yalan yanlış şeyler söylendiği için doğru olanı söylemek istiyorum. Abim yaz kış ava giderdi. Köyün gençleri ona yetişemezdi. Kalbi ve astımı olan insan dağa tırmanabilir mi? Ağrı kesici bile kullanmazdı. Hayat dolu bir insanı hayattan kopardılar. Acımız büyük, yaramız kapanmıyor. Mağdur olduk. Üstelik akrabaları olarak bir de devlet adeta bizi cezalandırdı, bizi fişledi, hakkımız olanı bile vermedi. Yetmedi, 2 karikatür paylaştım diye bana hakaret davası açıp 11 ay ceza verdi.

‘BİZE BİN CAN BORCUNUZ VAR’

Metin Lokumcu’nun kardeşi Yeter BabalıkAbime kastedenler en ağır cezayla cezalandırılsın. Metin Lokumcu’yu dereleri, doğayı, hayvanları severken, korurken katlettiler. Elinde limon varken taş dediler. Yüreğinde sevgi doluyken “Eşkıya” dediler. Kendini doğayı korumaya adamıştı. Elinde, tüfek, silah, sopa yoktu; şiddet uyguladılar, öldürdüler. Elinize ne geçti? Biz bir abi kaybettik. Binlerce abinin, ablanın, tüm Türkiye’nin elleri omuzumuzda. Silahın gücüyle gezenler şimdi neredeler? Gelsinler karşımıza bize hesap versinler! Korkaklar! Silahın efendileri! Suçluları susturmaktansa suçsuzları susturmak işlerine geliyor. Bize bir can borcunuz değil, bin can borcunuz var. Bunu bilin!

‘ANNEM EVLAT ACISIYLA SAĞLIĞINI VE AKLİ DENGESİNİ YİTİRDİ’

Metin Lokumcu’nun kardeşi Songül ÇiçekoğluŞimdi hesap soruyoruz ki; bu vahşiliği, canavarlığı başkasına yapmasın, yürekleri yakmasınlar diye. Davacıyım Hakim Bey. Annem evlat acısıyla sağlığını ve akli dengesini yitirdi. 2 sene zor dayandı, onu da kaybettik.

‘HASTANEYE ALINIRKEN ABİMİ TANIYAMADIM’

Metin Lokumcu’nun kardeşi Mete LokumcuMuhtar olmam vasfıyla olaylardan haberim oldu. Dereler abluka altındaydı o dönem. Gençler taleplerini dile getiriyordu meydanda onu biliyordum. Hopa’ya geldiğimde abimi ambulansa alıyorlardı. Meydan gazdan boğuluyordu. Hastaneye alınırken abimi tanıyamadım. Gözleri şişmişti, yüzü kıpkırmızıydı. Hastanenin çevresinde bile gaz vardı. Hastanede abimin doktorlara son sözü bizi mahvettiler oldu. Ben abimle iletişim bile kuramadım. Dışarıda hastane çevresinde 2 okul var, dışardan mermi sesleri geliyor. Merdivene çıkmış takım elbiseli biri “izin verin burayı tarayayım” diyordu. Abimi herkes çok severdi, hastane önü de bu yüzden çok kalabalıktı. Ben denize veya dağa giderken ben şimdi eksik gidiyorum. Biz denize giderken, burası denizdir geriye dönüşümüz yok derdik. Öyle düşünürdük, o gazı kullananlar işlerinin başını sonunu düşünmediler. Katillerin en ağır cezayı almasını istiyorum.

Duruşmaya yarım saat ara verildi. Aranın ardından savcı sanıkların eylemlerinin olası kast düzeyinde kaldığı yönünde bir delil olmamasından dolayı görevsizlik taleplerinin reddini mütalaa verdi.

BARO BAŞKANLARI SÖZ ALDI

İzmir Baro Başkanı Özkan Yücel savcılık mütalaasından ardından söz aldı: “Biz baro başkanlarının da görevsizlik ile ilgili sözleri ve katılma taleplerimiz olacak onları sıralamak ve bunun akabinde ara karar verilmesini talep ediyoruz.”

Artvin Baro Başkanı Av. Ayla Varan: Kimsayal gazların öldürücülüğü ve orantısız bir biçimde kullanıldığı ortada. Bu sonuçtan belli. Silahsız insanlara karşı kimyasal gaz kullanılması gerekli miydi?Görevsizlik konusunda bunca hukukçu hemfikiriz. Bu dosyanın yeri mahkemeniz değildir.

Diyarbakır Baro Başkanı Av. Nahit Eren: Cumhuriyet tarihi boyuncu bu ülkede değişmeyen bir politika var: Cezasızlık. Faillerinin kamu görevlisi olduğu olaylarda bunları hep yaşıyoruz. Mağdur değişiyor. Cizreli, Hopalı, Somalı oluyor mağdur ama cezasızlık değişmiyor. Diyarbakır Barosu bu davanın takipçisi olacaktır. Avukatlık Kanunu bize net bir sorumluluk yüklemektedir. İnsan haklarını koruma yükümlülüğümüz vardır. Bu kanundan aldığımız sorumlulukla katılma talebimiz vardır.

İzmir Baro Başkanı Av. Özkan Yücel: Avukatlık Kanunu 76. maddesine göre “insan haklarını korumak” kanunla tanımlanmış bir görevimizdir. Ölen yurttaşımız bir hak gasbına uğramıştır. Sorumluları devlet yetkilileridir. Şimdi size bir görev düşüyor. 10 yıl sonra bir hakimin karşısına gelmiş bu insanların, gerçekten yargılamayı yapacak merciye dosyayı gönderme göreviniz vardır.

Van Barosu Yönetim Kurulu üyesi Av. Mehmet Karataş: Bu gaz bombalarına maalesef bölgemizde de yıllardır maruz kalıyor ve sonuçlarını yaşıyoruz. Burada gaz bombalarının kullanımının da sorgulanması ve yargılanması gerekmektedir.

Bursa Barosu Yönetim Kurulu üyesi Av. Büşra Pınar Altunoluk, Bursa Barosu adına katılma talebinde bulundu.

Trabzon Baro Başkanı Av. Sibel Suiçmez: Bu dosya bize adalete erişimin ne kadar zor olduğunu göstermektedir. Bu dosya bize bağımsız savunmanın önemini göstermektedir. Metin Lokumcu’nun öldürüldüğü gün hepimiz bir parça öldürüldük. Vereceğiniz kararlar bu ülkede insanların devlete olan güvenini arttıracaktır ya da eksiltecektir. O yüzden basit yargılama değildir. Basit bir olay olarak da algılamamız mümkün değildir. Görevsizlik kararı ve davaya katılmamıza karar verilmesini talep ederiz.

Çağdaş Hukukçular Derneği adına Av. Ayşegül Karpuz: Metin Lokumcu öldürüldüğünde hukuk fakültesinde öğrenciydim. Arkadaşlarımız bu ölümü, karadenizdeki iktidarın doğa talanına dair talan projelerini protesto ettiler. 6 ay tutuklu kaldılar. TCK’de silahın tanımına da bakmak gerekir. Yanıcı, yakıcı maddeler silahtır. Metin Lokumcu’da silahla öldürülmüştür. Bu davaya bakmak sizin göreviniz değildir. Adil yargılanma hakkını mağdur tarafın hissedebilmesi için görevsizlik kararı verilmesi gerekmektedir.

Özgürlük İçin Hukukçular Derneği adına Av. İlknur Alcan: Polisler bu silahları nasıl kullanmaları gerektiğine dair eğitim alıyorlar. Kişinin yüzüne biber gazı sıkarsanız öleceğini bilmektedirler. Mahkemenizin görevsizlik kararı vermesi gerektiğini düşünüyoruz.

Halkevleri Derneği adına Av. Seçil Ege Değerli: Ceza yargılaması özü itibarıyla geçmişin canlandırılmasıdır. Metin Lokumcu evinin kenarında olan deresini savunduğu için öldürülmüştür. Bir derenin, oradaki kurdun, kuşun hakkını kim savunacak?

Mahkeme, Lokumcu’nun ölümüne ilişkin dava dosyasının Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilmesi talebini, baroların ve hukuk derneklerinin davaya katılım taleplerini reddetti. Ret kararına itiraz eden avukatlar, görevsizlik talebinin yeniden değerlendirilmesini istedi. Duruşmaya ikinci kez yarım saat ara verildi.

10 YILDA NELER YAŞANDI?

31 Mayıs 2011

Dönemin başbakanı Tayyip Erdoğan seçim gezileri kapsamında Hopa’da miting yapma kararı almıştı. Miting öncesinde Hopalı vatandaşlar HES’lere karşı basın açıklaması yapmak için meydanda toplandıkları sırada polisin biber gazlı ve coplu saldırısına maruz kalmış, dakikalarca süren polis saldırısında kent gaz bulutlarının arasındayken yüzlerce insan polisler tarafından darp edilmişti. Metin Lokumcu da basın açıklamasına katılmak için orada bulunduğu sırada özellikle gençlere yönelik sert saldırıya sessiz kalmamış, polislerin önüne geçerek “yeter be, yeter bunalttınız beni” diyerek hem tepkisini göstermiş hem de kendini siper etmişti. Polis saldırısı karşısında “Hayde alın, beni alın da kurtarın memleketi” diye haykırdıktan bir süre sonra yoğun biber gazı sebebiyle fenalaşarak kaldırıldığı hastanede yaşamını yitirmişti.

Erdoğan, olayın ardından yaptığı açıklamada “Eli taşlı eşkıyalar Hopa’ya inmiş” dedi.

1 Haziran 2011

Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan Lokumcu’nun ölümünün ardından İstanbul’daki Haliç Kongre Merkezi’nde ‘Türkiye Hazır Hedef 2023’ proje tanıtım toplantısında tepki çeken ”Tabii bu arada bir tanesi de kalp krizi geçirerek, kimliğini bilmiyorum, üzerinde durmaya da gereğini duymuyorum kalp krizi sonucu ölmüş” ifadelerini kullandı.

16 Aralık 2011

Trabzon Adli Tıp Kurumu (ATK), hazırladığı raporda Lokumcu’nun ölümünü ‘biber gazı ve heyecanın tetiklemesi sonucu gerçekleşen kalp krizine bağlı ölüm’ olarak tanımladı.

10 Şubat 2012

Türk Tabipleri Birliği (TTB) de Şubat 2012’de olayın ardından bir rapor hazırladı. Raporda, Lokumcu’nun gerçek ölüm nedeninin biber gazına maruz kalma olduğu açıklandı.

26 Eylül 2012

Hopa olaylarıyla ilgili 26 Eylül 2012’de hazırlanan müfettiş raporunda Hopa’da 22 kişinin hastaneye başvurduğu ve yalnızca ikisinin yatılı tedavi gördüğü, 17 polisin yaralandığı belirtildi. Biber gazı kullanan 20 polisin ifadesi ancak 3 yıl sonra alındı. Hopa Cumhuriyet Başsavcılığınca alınan ifadelerde bazı polisler Lokumcu’nun güvenlik görevlilerine taş ve sandalye attığını öne sürdü.

27 Temmuz 2020

ATK ve TBB’nin 2012’deki raporlarına rağmen Lokumcu’nun ölümüne ilişkin iddianame 2020’de hazırlandı. 9 yıl 5 ayın sonunda, Artvin İl Emniyet Müdürü Muhsin Armağan, Hopa İlçe Emniyet Müdürü Fatih Ünlü ve 13 polis hakkında “Taksirle ölüme neden olma” gerekçesiyle dava açıldı. Bu 13 kişi Hopa ve Erzincan’dan görevli olan polisler arasından belirlendi. Yani dosyada diğer illerden görev yapan ve o gün yaşananlardan sorumlu olan hiçbir görevli yargılananlar arasında yok.

23 Aralık 2020

Dava, 24 Aralık’ta Hopa Asliye Ceza Mahkemesi’nde başlamadan bir gün önce ‘güvenlik’ gerekçesiyle Trabzon’a nakledildi. Üstelik nakil kararı, adliyelerin mesai saatinin bitimine 10 dakika kala UYAP’a yüklendi.

 

PİYASALARDA SON DURUM
  • DOLAR
    -
    -
    -
  • EURO
    -
    -
    -
  • ALTIN
    -
    -
    -
  • BIST 100
    -
    -
    -

2024 Kuzeyteve.com