Kuzey Teve

betnis giriş
betnis
yakabet giriş

Vali bey Küs ve dargın olanları izlemek sevap mıdır?

Vali bey Küs ve dargın olanları izlemek sevap mıdır?
Fakir Yılmaz( fakiryilmaz@kuzeyteve.com )
57 views
01 Mart 2024 - 16:27
Spread the love

Yoğun bir seçim gündemi içinde unuttuğumuz, ötelediğimiz onca konu ve sorunları zaman buldukça dile getirirken sadece ülke ve dünyadaki sıkıntıları değil, kendi özel sorunlarımızı da unuttuğumuzu kapıyı çalan postacının elindeki bir tomar kağıtla bir kez daha anlıyordum.
Kapıyı çalıp, getirdiği evrakları imza karşılığında bizaat bana teslim eden, beni tanımayan postacının ‘Abi bu ne ya sanırım sana Posof diye bir yerden roman göndermişler, çünkü ilk kez olmazsa da uzun süredir bu kalınlıkta tebligat gelmemişti’ diyor, gülümsüyordu.
‘Gazeteciyim’ deyince ‘Yaaa.. Anladım ve üzüldüm çünkü bu kadar kalın tebligatı bende roman sandım.. Ama anlıyorum ki mahkemeden gelmiş’ diyor ve imzamı alıp, ayrılırken ‘Dikkat et abi bu ülkede her şey söylenemediği gibi yazılamadığını da hatırlatırım’ gülümsemesiyle asansöre giriyordu.
‘Gazeteciyim’ dediğim de postacının o gülümseyen yüzünün bir anda üzüntüye döndüğünü görüp, Posof’tan İstanbul’a gelen evraklara bakınca postacının hiçte haksız olmadığını görüyor, bu kez de ben kendi kendime gülümsüyordum.
Çünkü bu ülkede basın özgürlüğünün hiçte öyle keyifli iş olmadığını ve her çalan kapı zilinin gazetecilere ‘Acaba?’ sorusunu sordurduğunu iyi bilen ve bu hisleri onurluca, saklamadan, ‘şu ele der, bele der’ demeden yazdıklarımın hiçte ele, avuca sığacak şeyler olmadığını bildiğimden dolayı çalan kapı zilleri ardından o duyguyu yani ‘Acaba polis mi?’ düşüncesini sıkça yaşayan bir gazeteciyim.
Neyse konuya dönüp, zor, bela açtığı ama açar açmaz devamına bakmadığım roman misali bir tomar kağı da ve o kağıtları harcayana kızarak kenara attım.
Bu hareketime neden ise; Biliyor ve inanıyorum ki onca kâğıdın paraları vergi adı altında biz vatandaşlardan alınıp, resmi kurumun fotokopisine, kağıdına harcandığını ve bu kağıtlarında o yoldan geçtiğini anlıyordum…
Evet, tuzun daha kokmadığı bu ülkede hâkimin verdiği kararı onun ve o iddianameyi hazırlayan savcının yüzüne okuyup, bana berat vermesi Posof İlçe Kaymakamının bir hayli zoruna gitmiş ve kendisi gibi birçok bürokratın sabah kalkar kalmaz yüzünü yıkamadan girip, okuduğunu bildiğim www.kuzeyanadolugazetesi.com adlı haber sitemde çıkan haberlerini erinmeden metinleri tek tek bir tomar kâğıda dökmüş olduğunu tahmin ediyordum.
Ve aynı kaymakamın başında bulunduğu ve maaşı gibi vatandaşın vergisiyle elektrik, arıza parası ödenen, toneri, kâğıdı alınan kurumun çıktısına yazdıklarımı tek tek vermiş ve Posof Yerel Mahkemesinin ‘Haklısın’ diyerek lehime verdiği berat kararına itiraz etmiş.
Ardından da ‘Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi İlgili Ceza Dairesine sunulmak üzere’ diyerek Posof Asliye Ceza Mahkemesine vermiş, mahkemede kanun gereği bana gelen bir tomar kâğıdın aynısı Erzurum’a da göndermiş.
Halbuki yerel mahkemenin beni haklı bulan berat kararını kaymakamında yüzüne okuyarak lehime berat verdiği, benim de bir kez daha altına imza attığım ‘Saraydan Daha Masraflı Olan Kaymakam Sarayına Para Yetişmiyor!’ başlıklı haberimi kendisinin de mahkemede verdiği ifadede yerel mahkemede doğrulayan aynı kaymakam, Posof Kaymakamıydı..
‘Şimdilik’ diyerek 36 yıla yaklaşan gazetecilik hayatımda buraya kadar yaşadıklarımı ve gazetecilik yaparken yaşadıklarımı anlatmaya çalıştığım anlattıklarıma birde sizin karar vermenizi beklerken dönüyor kaymakam gibi hala bizzat tanışamadığım, el uzatıp, merhaba diyemediğim kaymakamın amiri olan valiye bir soru soracağım.
Ama önce küçük bir anımı daha anlatıp sonra vali beyin bugünkü yazımın başlığına vereceği cevabını ve atacağı adımı bekleyeceğim.
Evet, gazetecilik hayatım boyunca haklının yanında durmaya çalıştığım, devlet idarecilerinin hatalarını yeri geldiğinde yüzlerine, mesleğim gereği gazetelerim ve haber sitelerimde anlattığım bir süreçte inanın şu anda ismi bile aklıma gelmeyen dönemin valisi ile il emniyet müdürlüğüne yönelik eleştiri içerikli haber, yorumlar yazdığım suçlaması nedeniyle her iki önemli kurumun başında olan ve devlet imkanlarını şahsileştiren iki yönetici ile karşı karşıya gelmiş, bir taraftan bugünkü kaymakam gibi mahkemelerle uğraştırılırken, diğer taraftan hakkım olan resmi ilanlarım kesilmiş, gazete kâğıdı alamayacak bir hale sokulmuştum.
Buna rağmen bir gün birazda çakır kafasıyla matbaama kadar gelip, ‘Gazeteci sen nasıl bir gazetecisin, iyi ki bu ülkede gazeteciler var senin gibileri..’ diyerek davalık olduğum iki üst düzey amirine karşın aynı devlete yaptığı iş dolaysıyla aldığı ödeneğin bir bölümünü, ‘Bu benden sana kâğıt parası korkma öyle özgürce yazmana devam et, rahat ol seni ülkenin bu sınır kentinde destekleyen çok insan var, çünkü onların uğradığı haksızlıkları ve Ankara’dan, gözden uzak bu memleketlerde iş yapması beklenirken devletin imkanları ile keyif yapanlar Vali de olsa, emniyet müdürü de olsa, kaymakamda olsa yaz.. Yaz ki bu memleketin sahipsiz olmadığını bilsin birileri..’ diye bana bir tomar parayı elden verip, giden tanımadığım ama teşekkür ve parasının bir bölümünü ödemek için ısrarla arayıp, bulduğum Erzurumlu olduğunu sonradan öğrendiğim ve yazarken yeniden gözyaşlarımın dolup, aktığı o günleri hatırlatan hiç tanımadığım bir müteahhit gibi okurlarımın reklamları, destekleri ile inadına gazetelerimi çıkarmaya devam etmiş, sonradan Posof Mahkemesinin beni haklı bulup, berat ettiğim gibi o dönem mahkemeleri de beni haklı bulup, yazdıklarımın gazetecilik çerçevesi içinde olduğuna karar vermiş, lehime bu nedenle verdikleri kararlarla hem ilan paralarımı topluca şimdi birçokları gibi adları, sanları bile unutulan ve nerede olduklarını bile bilmediğim validen ve emniyet müdüründen faizini istemeden (Ki; İsteyip alsaydım hakkımdı) elden almıştım.
Ve yine bu yaşadıklarımı valiliğe gitmek için matbaamın önünde geçen o dönemin Ardahan’ın müftüsüne de anlatmış ve hemen her gün saat 10 toplantısı için valiliğe giden müftüye ‘Müftü bey.. Dinimiz emir etmiyor mu olur ya iki komşu kavgalı olsa sen de uzaktan seyretmeyecek ve küsleri barıştıracaksın’ diye bir soru soruyordum.
Müftünün verdiği cevabı yazmadan önce şimdi gelelim Ardahan valisine yönelik sualimize…
Sayın valim; Küs durmanın dindeki yeri nedir?
Ve çalışma arkadaşınız kaymakam bey ile ilgili yaptığım onca haber ve yoruma karşın lehime beraat kararına rağmen önce siz yani kaymakamın amiri olarak nasıl bir işlem yaptınız ve kaymakam beye ‘bu konu ne diye sordunuz mu?’ sorduysanız mahkemenin berat verdiği haberlerimle ilgili kim haklı, kim haksız diye sizde bir karar verip, resmi işleme koydunuz mu?
Belkide, ‘Bunları bana sorma cüretini nasıl buluyorsunuz?’ diye bilir sizden alt amir olan Posof kaymakamı gibi dava da açabilirsiniz.. Ya da dinimizin emrettiği ve ‘Erkek olsun, kadın olsun, dünya işleri için, müminin mümine darılması, onu terk edip uzaklaşması, aradaki bağlılığı, ilgiyi kesmesi caiz değildir.’ deyip, ‘Beni karıştırma’ diyen müftünün yapamadığımı yaparsınız?!.
Bilmem ama aynı dinimizin ‘Dargın olanla, üç günden önce gidip barışmak, barıştırmak daha iyidir. Güçlük olmaması için, üç gün izin verilmiştir. Daha sonra günah başlar ve gün geçtikçe artar. Günahın artması, barışıncaya kadar devam eder.’ dediğini ve Hadis-i şerifte de, ‘Sana darılana git, barış! Zulüm yapanı affet. Kötülük yapana iyilik et!’ buyururken sizde o müftü gibi ‘kaymakam bey ile gazeteci arasında yaşananlardan bana ne?’ mi diyorsunuz?
Kısacası vali bey..
‘Adaletin kestiği parmak acımaz ama adaletsizliğin ezdiği vicdan ömür boyu sızlar…’ diye saygıyla baktığımız mahkemenin de berat verdiği bu konuya yani ben olmazsam da, kaymakam bey haklı olduğum ve gazetecilik görevimi yaptığım haberlerime kızsa da ‘Küs ve dargın olanları izlemek sevap mıdır?’
Evet, vali bey gelsenize, usta grafiker, acar muhabir Baran’a, baskıyı beklettiğim matbaaya ve size yetiştirmeye calıştığım bugünkü yazımımı yazmaya çalışırken hatırladığım ‘müteahhit anım’ dolaysıyla tıkanan boğazımda geçemeyip, yiyemediğim makarnaya benzemesin.. Benzese de hepimizin sığındığı mahkemenin kararına, eşimin yaptığı bu makarnanın tadında kalsın mı?..

PİYASALARDA SON DURUM
  • DOLAR
    -
    -
    -
  • EURO
    -
    -
    -
  • ALTIN
    -
    -
    -
  • BIST 100
    -
    -
    -