Kuzey Teve

betnis giriş
betnis
yakabet giriş

Gülmen’i öldürürseniz Türkiye mi kurtulacak sanıyorsunuz?

Gülmen’i öldürürseniz Türkiye mi kurtulacak sanıyorsunuz?
Gençağa Karafazlı( karafazli@msn.com )
140 views
03 Ocak 2021 - 12:51
Spread the love

 Açlık grevinin 100. günündeki Nuriye Gülmen’in avukatı: Görüşmeye tekerlekli sandalye ile geldi. Kalem tutamaz haldeydi.

Bugün öğretim üyesi Nuriye Gülmen ve öğretmen Semih Özakça’nın açlık grevlerinin ‘ölümcül eşik’ olarak nitelendirilen 100’üncü günü. BBC Türkçe’den Selin Girit’in, Gülmen ve Özakça’nın avukatları Engin Gökoğlu ile görüşerek yaptığı haber şöyle: 

Gökoğlu, “Her geçen gün ömürlerinden yiyorlar diyebiliriz” sözleriyle başlayarak sağlıkları hakkındaki son durumu aktarıyor:

“Nuriye artık bizim görüşlerimize tekerlekli sandalyeyle geliyor. Normalde avukat görüşleri hücrelerinden çıkıp yürüyerek geldikleri bir yer. Ama artık bir destek olmaksızın, bir gardiyan refakati olmaksızın, tekerlekli sandalyeye binmeksizin asla yürüyüp gelemiyor.

“Çok ağrı çektiğini, kaslarında ağrı olduğunu söylüyor. Önceleri savunmasına yönelik notlar alıyordu. İki gün önce gördüğümüzde kalem bile tutamaz haldeydi.

“Semih Hoca, Nuriye’ye göre biraz daha iyi. Görüş alanına yürüyerek gidip gelebiliyor ama onun da ağız içinde yaralar var. Onlar iyileşmedi hala.

“Nuriye gün boyu yatakta. Tuvalete çıkamıyor artık. 46 kiloya düştü. Sağlık durumu gittikçe kötüleşiyor. Zihni açık, morali yerinde ama acılar çekiyor.

“Nuriye Hoca yatağa bağımlı. Semih açısından da bu süreç çok yakın. Bu durum ilerlerse daha başka yıkımlar olacaktır.”

Açlık grevinde kritik evreye aslında 45’inci gün itibarıyla giriliyor, 60’ıncı günden sonra ise ölümler görülebiliyor.

Ankara Tabip Odası (ATO) geçtiğimiz günlerde yaptıkları açıklamada, açlık grevinin 90’ıncı gününde ortaya çıkabilecek durumları şöyle özetlemişti:

– Şiddetli karın ağrısı,
– Yüksek riskli ve ilerleyici kilo kaybı,
– Kas doku yıkımı,
– Böbrek fonksiyonlarında belirgin bozulma ve buna bağlı kan elektrolit değerlerinde dengesizlik,
– Kan elektrolit değerlerindeki bozulmaya bağlı kas kontrolünün ortadan kalkması,
– Kalp ritminde düzensizlik, kalp kası yıkımı,
– Kas ve kemik ağrıları,
– Vücut ısı kontrolünün bozulmasına bağlı hipotermi,
– Kan hücre sayısında belirgin düşme,
– Bağışıklık sisteminde ciddi zayıflama,
– Ölümcül enfeksiyonlara karşı düşkün hale gelme,
– Çoklu organ yetmezliği ve geri dönüşümü mümkün olmayan sekeller.

ATO’nun halen Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’yı bizzat muayene etmelerine Adalet Bakanlığı tarafından izin verilmiyor.

Ancak ATO Başkanı Dr. Vedat Bulut, edindikleri bilgiler ışığında, açlık grevinde 100’üncü gün itibarıyla durumun hayli kritik olduğunu söylüyor:

“Özellikle Nuriye’nin durumu daha ağır. Şu anda kalp yetmezlik bulguları var, yataktan kalkamıyor. Semih’in solunum yolu enfeksiyonu vardı, antibiyotik kullanmıyor. Bunların hepsi yaşam süresini kısaltıcı faktörlerdir.

“Şu anda nörolojik bulgular başlamış durumda. Kalp yetmezliği başlamış durumda. Çünkü protein harcandığı ve elektrolit dengesi bozulduğu zaman, sodyum-potasyum dengeleri bozulduğu zaman kalp kasları yeterince fonksiyon görmüyor. Onlar bozulmuş durumda.

“Bir de enfeksiyona, bulaşıcı hastalıklara yatkınlık var. Diğer büyük tehlike de o. Bir hastane enfeksiyonu ne kadar tehlikeliyse bir hapishane enfeksiyonu da o kadar tehlikelidir. Hapishanede bulunmaları, tutuklu olmaları yaşam süresini kısaltıcı bir etki yapıyor.”

Dr. Bulut, Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın Wernicke-Korsakoff sendromuna girmelerinin de an meselesi olduğunu söylüyor.

Bu duruma sürüklenen vakaların ise yüzde 17’sinin hayatlarını kaybettiğini, yüzde 75’inin de ya enfeksiyonlarla yaşamlarını yitirdiklerini ya da kalıcı hasarla yaşamak zorunda kaldıklarını belirtiyor.

100’ÜNCÜ GÜN TIBBEN NE ANLAMA GELİYOR?

Peki, 100’üncü gün Gülmen ve Özakça için tıbben ve hukuken ne anlama geliyor? Tıp doktorları, açlık grevinde en kritik seviye olarak bilinen ve grevin 60’ıncı günün sonunda başlayan süreçte, eylemcilerin her an Wernicke-Korsakoff sendromuna yakalanabileceği mesajını daha önce vermişti. Genel beslenme bozukluğuyla ortaya çıkan nörolojik ve bilişsel sorunların ortaya çıktığı bu durumda, grevciler sadece şekerli su ile beslendikleri için özellikle beyin hücrelerini kaybediyorlar. Hafıza, dikkat ve konsantrasyon bozuklukları yaşıyorlar.

‘SAĞLIKLI OLARAK HAYATA DÖNDÜRMEK ZOR’

Avukatlardan gelen bilgiler ışığında 100’üncü gün için Gülmen ve Özakça’nın sağlık durum ve açlık grevi sürecinin nereye doğru evrildiği konusunda DW Türkçe’ye konuşan Uzman Doktor ve Psikiyatrist Semih Dikkatli, “100’üncü günden sonra açlık grevindeki insanları sağlıklı olarak hayata döndürmek çok zor. Grevcilerin yeniden eski hayatlarını kazanmaları çok zor. Tıpta, ölümcül süreç deniyor bu zaman dilimine. Hem grevcileri hem de toplumu çok zor bir süreç bekliyor” diyor. Tıp doktorlarının grevcilerin zihni açık olduğu, yani şuurları yerinde olduğu sürece grevcilere müdahale edemeyeceğini, tartışmalı olsa da dünyanın tüm demokratik ülkelerinde genel uygulamanın bu yönde olduğunu anlatan Dikkatli, “Eğer bir doktor tayin edilir, grevcilerle iletişim kurulur ve bu iletişim sonrasında da grevcilerin şuurları konusunda sıkıntılı olduğu yönünde karar verilirse, grevciye ancak vasi tayin edilen bir aile bireyinin onayıyla müdahale edilebilir. Aksi takdirde müdahale söz konusu değildir” diyor.

“Devlet yaşatmakla sorumludur ve vatandaşını korumak için vardır” diyen Dikkatli, KHK’yla işten atılan ve sonrasında işine dönmek için açlık grevi başlatan eğitimcilerin durumunun hükümet tarafından bu denli politize edilmemesi gerektiğini savunuyor. Dikkatli, “İnsan kaybetmek, terörist demek kolay. İnsan haklarını unutmadan konuyu ele almak gerekiyor. Hukuk da, devlet de, tıp da bunu emreder. Hükümet, acil diyalog sürecini bir an önce başlatmalı” uyarısında bulunuyor.

‘1 SAAT İÇİNDE ÇÖZÜM OLABİLİR’

Türkiye İnsan Hakları Vakfı Genel Sekreteri Metin Bakkalcı, tutuklu Gülmen ile Özakça’nın açlık grevinde 100’üncü güne girmeleri konusunda “Sivil ölüme karşı bir yaşam çığlığı” değerlendirmesini yapıyor. Bakkalcı, DW Türkçe’ye bu görüşünü “OHAL sürecinde çıkarılan ve hukuki, vicdani, insani açıdan kabul edilemez KHK’larla 110 binin üstünde kamu çalışanı hakkında işlem yapıldı. Etkin soruşturma yok, sadece keyfi uygulamalar var. Sivil ölüm anlamına gelebilecek uygulamalar. Gülmen ve Özakça’nın açlık grevi tıbbi bir konu değildir. Sivil ölümlere karşı yaşamak için başka bir yol bulunmadığından bir çeşit yaşam çığlıdır. Çözümü de, istenirse bir saat içinde gerçekleşebilir” sözleriyle açıklıyor.

“100 gün meselesi son derece trajiktir” diyen Bakkalcı, Gülmen ve Özakça’nın yaşam çığlığının aslında tüm toplumun meselesi olduğuna dikkat çekiyor. Toplumun tüm kesimlerinden Gülmen ve Özakça’ya verilen desteğin daha da artacağına inanan Bakkalcı, “Konunun insan hakları ve demokrasi açısından konuşacak bir yönü kalmamıştır. Gülmen ve Özakça’nın yaşam çığlığına derhal yanıt verilmeli ve sorun hemen çözülmelidir. Devlet, görevini yapmalıdır” çağrısında bulunuyor.

‘100’ÜNCÜ GÜNDE 100 AVUKAT’

“İşimizi geri istiyoruz” sloganıyla başlattıkları açlık grevinde bugün tutuklu olsalar da, Gülmen ve Özakça’ya sadece Türkiye’den değil dünyanın dört bir yanından destek yağıyor. Özakça’nın yakınları eşi ve kızkardeşi Esra ile Sultan Özakça da bu desteğin bir parçası. Esra ile Sultan Özakça, Nuriye Gülmen ile Semih Özakça’ya destek için başlattıkları açlık grevinde 25’inci güne giriyorlar. Bugün İnsan Hakları Anıtı çiçeklerle donatılırken, Kızılay’ın göbeğinde Konur Sokak’ta polisin güvenlik önlemleri arasında iftar sofrası kurulacak. “100’üncü günde 100 avukat” sloganıyla hareket eden Çağdaş Hukukçular Derneği avukatları cübbeleriyle aynı saatlerde yine Kızılay meydanına yakın Sakarya Caddesi’nde Gülmen ile Özakça’nın taleplerini yineleyecek. Bu talepler yaşamak için: “Nuriye ve Semih serbest kalsın, işlerine geri dönsün”

PİYASALARDA SON DURUM
  • DOLAR
    -
    -
    -
  • EURO
    -
    -
    -
  • ALTIN
    -
    -
    -
  • BIST 100
    -
    -
    -