‘Bu kirlenmiş dünyayı yaşanılır kılan nedir bilir misin?’ Sorusunu sorup, ‘İncinsen de incitme.’ Diyen Hacı Bektaşi Veli’nin sözüyle cevaplayan,
‘Yaratılanı sev, yaratandan ötürü.’ Diyen Yunus ile onaylayan anlayışın ne kadar insani bir duygu olduğunu anlamak için, ‘Dili, dini, rengi ne olursa olsun iyiler iyidir.’ Sözü ile cevaplayıp, Hacı Bektaşi Veli, ‘Ne mutlu eğri zamanda doğru yerde durabilene.’ Sözü ile onaylayan bakışa hayran olmamak elde mi?
Ve Karslı olduğunu öğrendiğimiz bir manyağın yeni bir saldırısına uğrayan Cem Evlerinin tartışıldığı bir zamanda ‘Ne mutlu eğri zamanda doğru yerde durabilene. Diyen
Pir Sultan Abdal’ın bu deyişene, ‘Beni hor görme gardaşım, sen altınsın da ben tunç muyum?’ Diyerek cevap veren Veysel’in sorusuna niye cevap verilemez?
‘Sazdan başka bir şey çalmayı bilmiyorum.’ Diyen Selahattin Demirtaş gibi türkü bilmediğim ve ‘acaba bu nedenle bende kötü biri miyim?’diye beni düşündüren ama dinlemeyi çok sevmeme rağmen söylemeyi beceremediğim ve türkü bilmeyenleri suçlarmış gibi, ‘Kötü insanların türküleri yoktur.’ Diyen Neşet Ertaş ile onaylamamak elde mi?
Mahsuni’nin sevmeyi bilmeyen sevilmeyi hak etmeyenlere verilen en güzel cevabı, ‘Bütün aşklardan yücedir, insanın insanı sevmesi.’ Oldu.
Ne kadar hak eder, aşkı bir günlük, bir anlık zevk sayanlar…
Peki, ‘Sana düşman bana düşman, düşünen insana düşman, vatan ki bu insanların evidir, sevgilim onlar vatana düşman.’ Diyen Nazım’ı nasıl cevaplayacağız, ‘Çiçek gibi insanların kalbini kırdınız, bahçeleriniz bahar görmesin.’ Diyen Ahmed Arif’le bedduasını alanlar.
‘Dağlar, insanlar ve hatta ölüm bile yorulduysa, şimdi en güzel şiir barıştır.’ Diyen Yaşar Kemal’in bu kadim topraklarda kin ve nefret yeşermez. Her şeye rağmen sevgi yeşerecektir…
Kardeşçe sözünü alıp, yazımızın başlığına alıntı yapmam bu nedenle mi acaba?
Bilmem ama buna da benim ne anlatmak istediğimi anlamanızı beklediğim ve yürekten sevdiklerine inandığım siz okurlarım, yazımın anlatmak istediğini anlamsızlaştırmadan cevap versin derim…
Hem de aşağıdaki Alıntılarla..
Ne güzel söylemiş söyleyen:
“Yara bandıyla, Koşu bandı arasında gidip geliyoruz.. Yaralarımız kabuğa,Ayaklarımız toprağa hasret..
*Hızla yaşlanırken, Hayat kapağı açık kalmış kolonya şişesi gibiyken, Odanın bir ucuna oturmuşuz, Gençliğimizin buharlaşan esansını kokluyoruz..
*Yeni dünya dedikleri bu olsa gerek: Organik ekmek, Organik yumurta, Organik yoğurt.. Köyümüze gitmek yerine, Milyonluk şehirlere köyü getirmeye çalışıyoruz..
*Yakında marketlerde yerini alır mı bilmem; ‘Dert dinleyen dost’ ‘Kin gütmeyen arkadaş’ ‘Satmayan organik yoldaş’ ‘Gezen insan çocuğu’ ‘Hayırlı evlat mayası’ Belli mi olur, on sene sonra, Belki organik insan alıyor oluruz..
*Demem o ki; Hep çok yoğun, Hep çok yorgunuz.. Köy uzakta, Şehir kalabalıkta, Dostlarımızın nesli azalmakta..”
*Selam olsun eskimeyen dostluğa Selam olsun Eskimeyen dostlara…