HABER:GENÇAĞA KARAFAZLI
KAMERA:EMRE KOÇ
RİZE Kİ KADIN CİNAYETİNE EĞİTİM SEN’Lİ KADINLAR TEPKİ GÖSTERDİ. “ERKEKELR CİNAYETLERDE CESARETİ CİNSİYETÇİ MEDYA VE SİYASİ İKTİDARDAN ALIYOR”
İstanbul sözleşmesinin kaldırılmasının ardından Kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddet her geçen gün artmaya ve Türkiye’nin en önemli değişmez gündemlerinden biri olmaya devam ediyor.
Rize de 3 gün önce Özlem Dursun adlı kadının eşi tarafından öldürülmesine yönelik tepkiler devam ediyor.
Cinayetin ardından dün Özlem Dursun’un ailesine başsağlığı ve taziye ziyaretinde bulunan CHP Rize il kadın kollarının ardından bugün Eğitim Sen Rize şubesi kadın komisyonu bir açıklama yaparak sona yıllarda kadınlara yönelik cinayetlere tepki gösterdi.
Eğitim Sen Rize şubesi kadın sekreteri Betül kılıç önceki gün yaşanan cinayetle ilgili Eğitim Sen Rize şubesinde gerçekleştirdiği basın açıklamasında şunları söyledi;
“ÇOCUKLARININ GÖZÜ ÖNÜNDE VAHŞİCE KATLETTİ”
“İlimiz Rize valiliğinde temizlik görevlisi olarak çalışan 3 çocuk annesi Özlem DURSUN evli olduğu Ramazan DURSUN tarafından işkence edilerek vahşice katledildi.
3çocuk annesi 32 yaşındaki kadının olayın yaşandığı gün KADES uygulamasına başvurduğu, olay yerine gelen polis ekiplerine eşinin korkusundan dolayı şikâyetini geri çektiği, failin 3 çocuğunun gözü önünde otomobil jantıyla eşinin başına vurarak darp ettiği ve bıçakladığı ardından eşinin yaralı haldeki fotoğraflarını çekip ‘Kızını yaraladım, başında ölmesini bekliyorum, gel al. Yazarak Watsap üzerinden kayınvalidesine gönderdiği öğrenildi.
Özlem Dursun’un kardeşinin verdiği ifadede ise bu olayların defalarca yaşandığını, ablasının kadın sığınma evine de gittiğini, ancak her defasında eşi tarafından ikna edilerek geri döndüğünü, failin ailesini ve kendisini de birçok kez tehdit ettiğini söylemiştir.
“BU CİNAYETLER MÜNFERİT DEĞİLDİR”
Vahşice, planlı işlenmiş bu cinayeti biz kadınlar olarak lanetliyoruz. Acımız büyük ama öfkemiz daha da büyük. Sadece Mayıs ayında 21 kadın erkekler tarafından öldürüldü. 18 kadın şüpheli bir şekilde ölü bulundu. Hep söylediğimiz gibi bu cinayetler münferit değil, ataerkil sistemin gerçekleştirdiği sistematik kadın katliamlarının bir parçasıdır. Son yıllarda kadın cinayetleri yüzde 1400 arttı. Şiddeti önlemek için daha etkin mekanizmalar oluşturmak yerine kadın düşmanı, cinsiyetçi, nefret politikalarıyla kadına yönelik şiddeti derinleştirilmiştir. Tam bir çaresizlik, tükenmişlik ve vurdumduymazlık içerisindeyiz.
“ERKEKELR CİNAYETLERDE CESARETİ CİNSİYETÇİ MEDYA VE SİYASİ İKTİDARDAN ALIYOR”
Erkekler bu cinayetlerdeki cesareti, yargıdan, cinsiyetçi medyadan ve siyasi iktidar temsilcilerinin ayrımcı sözlerinden almaktadır. Kadınlara yönelik gerici-muhafazakâr söylemler, toplumdaki cinsiyet ayrımcı bakış açısını pekiştirirken, şiddet uygulayan erkekleri de cesaretlendirmektedir.
İlimiz dede Özlem DURSUN’un vahşi bir biçimde katledildiği ve şiddet tehdidi altında olduğu için kolluk güçlerine başvurduğu Türkiye’de binlerce kadının yaşanan adaletsizlikler, yanlış uygulamalar ve haksız yargı kararları yüzünden adalete güven duymadığı ortadadır.
“İSTANBUL SÖZLEŞMESİ YASAL BİR DAYANAKTI”
2021 yılı Türkiye’de yaşayan kadınlar ve kadına yönelik şiddetle mücadele alanında çalışan örgütlerin hafızasında bir gece yarısı Cumhurbaşkanı imzasıyla Türkiye’nin İstanbul sözleşmesinden çekilmesiyle ayrı bir yer buldu. Kadına yönelik erkek şiddetiyle mücadele alanında yazılmış en kapsamlı uluslararası belge olan İstanbul Sözleşmesi, devletlere adım adım şiddeti sonlandırmak ve önlemek için yükümlülüklerini anlattığı için bizler için önemli bir yasal dayanak ve yegâne hukuki metindi. İstanbul sözleşmesinden çekilme kararı sonrası yapılan çalışmalar kadına yönelik şiddetle mücadeleden Türkiye Devletinin vazgeçmediğini gösterme çabaları olsa da toplumsal cinsiyet eşitliği perspektifinden yoksun bu çalışmalar soruna çare olmak şöyle dursun kaynak ve zamanın yanlış kullanılmasına neden oluyor. IV. kadına yönelik Şiddetle Mücadele Eylem planında bir defa bile toplumsal cinsiyet ifadesinin geçmemesi, TCK değişikliği ile kadına yönelik şiddetle mücadelenin ceza kanununa indirgenmesi İstanbul Sözleşmesinden çekilmenin yol açtığı boşluğu telafi etmediği gibi toplumsal cinsiyet eşitliği perspektifi olmadan yapılan çalışmaların ne kadar temelsiz ve işlevsiz olduğunu bize bir kez daha gösterdi.
Bütün bunlara karşın feshedilen, feshedildiği içinde erkekleri cesaretlendiren İstanbul Sözleşmesi diyor ki; Devlet, kadına yönelik şiddetle bütüncül, bir mücadele için kurumsal, mali ve eş güdümlü yapılar kurmalı ve birbiriyle koordineli politikalar oluşturmalı. Devlet yetkilileri toplumsal cinsiyete yönelik politikalar üretmeliler. Herhangi bir şiddet karşısında müracaatta bulunan kadının işlemler karşısında karşısına çıkan kolluk görevlisinden, savcıya, hakime kadar uzanan tüm aşamalardaki kadroların bu eğitimi alması ve buna göre hareket etmesi gerekir.
Bugün cenaze namazını kıldığımız Özlem kardeşimizde KADES uygulamasına başvurmuş ancak korktuğundan ifadesini geri çekmek zorunda kalmış, kolluk kuvvetleri bu noktada evi incelemeye gerek bile duymamışlardır. Olay sonrası incelemede ise Asayiş ve Narkotik Şube Ekipleri olayın yaşandığı evde 9 kök hint keneviri ele geçirmiştir.
“İSTANBUL SÖZLEŞEMESİNDE EŞİT VE ÖZGÜR MÜCADELEMİZDEN VAZ GEÇMEYECEĞİZ”
Eğitimsen olarak kadına yönelik şiddetteki artışı tolere edilebilir olarak gören zihniyete karşı İstanbul sözleşmesinden yaşamlarımızdan, haklarımızdan, eşit ve özgür mücadelemizden vazgeçmeyeceğimizi bir kez daha ifade ediyoruz. Kadına yönelik şiddeti de, şiddeti meşrulaştıran zihniyeti de tolere etmiyoruz. Yaşamın her alanında kadın mücadelesi ve kadın dayanışması ile eşit ve özgür bir toplumu hep beraber inşa edeceğiz.
Örgütlü kamu emekçisi kadınlar olarak yaşanan şiddet olayları karşısında sessiz kalmayacağız. Kadına yönelik şiddete ve şiddete zemin hazırlayan ve yol verenlere isyan ediyor ve sesimizi yükseltiyoruz. Kadının bedeni ve emeği üzerine kurmaya çalıştığınız tahakküme boyun eğmiyoruz. Bizi hapsetmeye çalıştığınız cendereyi yerle bir edebilecek güçteyiz. Bu zihniyeti değiştirmek, kadına yönelik şiddeti durdurmak ve yetkililerin bu konuda gereğini yapmasını sağlamak konusunda kararlıyız ve size rağmen varız. Eril tahakkümün oyunlarını bozarak, tüm gücümüz ve inancımızla mücadele etmeyi sürdüreceğiz. Başta Özlem kardeşimiz olmak üzere katledilen kadınların davalarının takipçisi olacağımızı ve gerçek adalet sağlanıncaya ve tutuklanan faile gerekli ceza verilene dek mücadelemizi yılmadan sürdüreceğimizi bir kez daha tüm kamuoyu tarafından bilinmesini istiyoruz.
Biz kadınlar vardık, varız ve var olmaya devam edeceğiz. Susmayacağız. Özlem kardeşimizi ve katledilen tüm kadınları asla unutmayacağız unutturmayacağız”