KESK Samsun dönem sözcüsü Erdem AVCI “Emeğimiz sermaye ye peşkeş çekiliyor”
GENÇAĞA KARAFAZLI
KESK Samsun dönem sözcüsü Erdem AVCI, Emekçilerin bir bayrama daha zorlu ekonomik şartlar altında ezilerek girdiğini ifade ederek siyasi iktidarın ekonomik politikalarını eleştirdi.
Avcı yaptığı yazılı açıklamada; “Akaryakıttan elektriğe, giyimden gıdaya pek çok alanda her geçen gün yenisi eklenen zamlar toplumun hemen her kesimi gibi biz kamu emekçilerini ve emeklilerini de sefalete mahkûm ediyor.
TÜİK in ısmarlama enflasyon oranlarına göre yıllık enflasyon %73,5, gıda enflasyonu %91, ulaştırma enflasyonu % 108 ‘e ulaşmışken, sokaktaki enflasyon bu oranların çok üzerindedir. Bu haliyle dahi OECD üyesi 36 ülke içinde en yakın rakibimize dört kat fark atarak açık ara lider konumuma yerleştik.
“EMEĞİMİZ SERMAYE YE PEŞKEŞ ÇEKİLİYOR”
Ülkenin kaynaklarının, bizlerden alınan vergilerin sermayeye rantiyeye, faizden beslenenlere, savunma ve güvenlik adı altında silahlanmaya ayrıldığı sarayın ekonomi politikalarıyla bir grup azınlık servetine servet katarken, krizin faturası emekçi halka ödetilmek istenmektedir. Sermaye kesiminde hal böyle iken yandaş konfederasyonların, sendikaların “toplu sözleşmelerde” sanal rakamlardan ibaret TÜİK enflasyonuna göre yapılan maaş artışlarına attıkları imzalar kamu emekçilerine kazanım olarak dayatılmaktadır.
“REJİM KAMU EMEKÇİLERİNİ YUK OLARAK GÖRÜYOR”
Kamu emekçileri olarak 20 yıl önce asgari ücretin 3,5 katına denk gelen ortalama maaşımız bugün asgari ücretin 1,5 katına indi. Peki, Asgari ücret mi arttı? Hayır. Asgari ücret 20 yıl önce de açlık sınırının altındaydı. Bugün de altında. Dört kişilik bir ailenin açlık sınırı 6.400 yoksulluk sınırı 20.500 TL’yi aştı.
Bu gün hasta garantili şehir hastanelerine, yolcu garantili havalimanlarına, geçiş garantili yollara, kur korumalı mevduat sistemine, sermayeye yapılacak teşviklere vergi aflarına kaynak bulabilen tek adam rejimi kamu emekçilerine verilen maaşı bütçeye yük olarak görmektedir.
Önümüze konulan son fatura ise yılın bitmesine yedi ay varken, üstelik bizzat Maliye ve Hazine Bakanı daha on gün önce bütçenin 125 Milyar TL fazla verdiğini açıklamışken ortaya çıkan 1 trilyon 85 milyarlık ek bütçe faturasıdır.
Söylenen bol yaldızlı, bol süslü cümlelere bakıldığında 1 Trilyonu aşan ek ödeneğin enflasyon altında ezilen, halk için, emekçiler için kullanılacağını zannedebilir.
ANCAK RAKAMLAR YALAN SÖYLEMEZ. BUNA GÖRE:
- Ek ödeneğin 650 milyarı yani %60’ı cari transferlere, borç verme giderlerine ve faiz giderlerine ayrılıyor. Yani her zaman olduğu gibi ek bütçede de aslan payı yine sermayeye, patronlara, faiz geliri elde edenlere verilmek isteniyor.
- Kur Korumalı Mevduat Sisteminden yararlanan 250 bin civarındaki mevduat sahibine 40 Milyar TL ayrılıyor.
- Savunma ve güvenlik harcamalarına ayrılan tutar ek bütçe teklifi ile ikiye katlanıyor. Milli Savunma Bakanlığı bütçesi aktarılan 29 milyarla başlangıca göre %36 artırılıyor.
Buna karşın kamuda çalışan toplam 5 milyon memura, işçiye, sözleşmeliye “personel gideri” olarak ayrılan tutar yaklaşık 189 Milyar TL ile ek ödeneğin sadece %17’sine, SGK Devlet Pirim gideri olarak eklenen 28 Milyar TL ise ek bütçenin sadece %2,6 ‘sına denk geliyor.
Tablo bütçe gelirlerinde yapılmak istenen artışa bakıldığında çok daha netleşiyor. Çünkü ek ödeneğin tamamı vergilerden yani %99 olarak bizlerin sırtına yüklenen vergilerin katmerli hale getirilmesinden oluşuyor. Toplam vergi gelirleri 1 trilyon 80 milyar artışla 2 Trilyon 338 Milyara çıkarılıyor. Yani başlangıç bütçesindeki vergiler %86 artırılıyor. Bu bir önceki yılın vergi gelirine göre %101’lik bir atış demek. Uzun lafın kısası her yıl olduğu gibi kaşıkla verilen kepçe ile alınmak isteniyor.
“MAAŞLARIMIZ ARTACAK DİYE AVUTMAYA ÇALIŞIYORLAR”
Yasal hakkımız olan enflasyon farkını iktidarlarının bir lütfü gibi göstermeye çalışıyorlar. Oysa 2022 yılı temel alındığında maaşlarımız şu ana kadar sadece %7,5 artmıştır. Buna karşın 2022 yılında ek ödenekle bütçe gelirleri %73,5, yükü bize yıkılan vergiler ise %101,3 artmaktadır. İktidar özellikle vergi gelirindeki %101’lik artış oranı ile kendi emrindeki TÜİK’in sahte enflasyon rakamlarını yalanlamaktadır.
Bu koşullarda milyonlarca kamu emekçisini, emekliyi “maaşlarınız bayramdan önce enflasyon farkı artı toplu sözleşme artışı ile %40 civarında artacak” diye avutmaya çalışanlar bilmelidir ki aşımızdan, ekmeğimizden, çocuklarımızın geleceğinden çalarak oluşturdukları boşluğu yalanlarla dolduramazlar. Bu yalanlara karnımız tok.
“İNSANCA BİR YAŞAM, İNSANCA YAŞAMAYA YETECEK BİR ÜCRET”
Milyonlara gerçek bir bayram müjdesi için,
- Tüm kamu emekçilerinin, emeklilerin kümülatif maaşı-ücreti 2022 yılı için en az vergi oranı artışı oranı yani %101 oranında artırılmalıdır.
- Bunun 7,5 puanlık kısmı Ocak- Haziran maaşlarımıza zaten yansımıştır. Buna önce %75 oranında gerçek enflasyon farkı eklenmelidir. Ardından %7 olan “toplu sözleşme” artışı eklenmelidir.
- Mevcut durumdaki gelir vergisi tarifesinde, dilim tavan-tabanlarında veya vergi oranlarında ek bütçeye paralel artış yapılmalıdır. Aksi durumda maaş artışları cebimize girmeden gelir vergisine gidecektir.
- Son olarak önce iktidarın bütçeyi tek başına belirleyip ardından toplu sözleşme masasında “bütçe imkânlarımız el vermiyor” diyerek bizleri hedeflenen çarpık enflasyon rakamlarına mahkûm bırakma politikasına artık son verilmelidir.
- Emekçilerin, sendikaların, halkın bütçeye katılma hakkı önündeki engeller kaldırılmalıdır. 2023 bütçesi hazırlıklarına başlanacak olan önümüzdeki Ekim ayında toplu sözleşme masası kurulmalıdır. En düşük kamu emekçisinin geliri maaşında ve eş yardımı, çocuk yardımı, kira yardımı, ulaşım yardımı gibi sosyal ödemelerde yapılacak artışlarla yoksulluk sınırı üzerine çıkarılmalıdır.
KESK olarak buradan bir kez daha başta kamu emekçileri olmak üzere tüm emekçileri, işçileri, asgari ücretlileri “İnsanca Bir Yaşam, İnsanca Yaşamaya Yetecek Bir Ücret” için bir araya gelmeye,
Bizlere 19. Yüzyıl kölelik koşullarını, yoksulluğu sefaleti dayatanlara karşı emeğin birleşik mücadelesini yükseltmeye çağırıyoruz.