Renault işçilerinin mücadelesini büyütelim
Cemil UĞUR
Mersin
12 yaşındayken marangozda çalışmaya başladım. 21 yaşımdayım. Okul okuduğum için arada sırada çalışıyorum. 6 sene aralıksız çalıştım ama yine de bazen okula gidip gelecek yol param olmadığı için yürüdüm ve yürümeye devam ediyorum. Böyle giderse devam da edecek. Çünkü istihdam büroları açarak bizleri kölece çalıştıracak, ya da Renault işçileri gibi hakkımızı aradığımız için işten atacaklar. Hakkımızı istediğimizde bizlerin vergisi ile maaş alan polisler patronun emri ile bizi coplayıp, gözaltına alacak.
“Renault işçileri kazanırsan neden biz gençler kazanmış oluyoruz?”, “Boş ver ben işçi değilim işçiler düşünsün”, “Hele bir dur önce işçi olalım sonra direniriz” diyoruz. Ama unuttuğumuz bir şey var bizlerin babası patron, köy ağası, milletvekili değil… Yani bizler yoksul ailenin çocuklarıyız. Biz de fabrikalarda çalışacağız. Ve o işçiler gibi alın terimizin karşılığını alamayacağız. Ya da hakkımız olanı istediğimizde işten atılacağız. İşte geleceğin işçileri olarak bizler ancak bugün Renault işçileriyle dayanışırsak kazanırız. Çünkü bu direniş bizim geleceğimizdir. Bu direnişi bulunduğumuz liselere, üniversitelere, atölyelere, fabrikalara taşırsak o zaman istihdam bürolarını kapatma talebini de gündeme getirip kaldırabiliriz. İşte bu mevziden geleceğimiz için mücadele etmiş oluruz. Bu direnişten elde edilen tüm zaferler, biz gençler için insanca yaşam koşularını yaratacaktır.
İşçi abilerim, ablalarım ve kardeşlerim; hem bir işçi hem de bir öğrenci olarak Renault işçilerini yalnız bıraksak ne olacak diye düşünüyorum. Olacak şey belli onlar kaybederse olan biz yoksullara olacak. İşçi sınıfına saldırılar yoğunlaşacak. İstihdam büroları kurulup bizleri kölece çalıştırırken. Patronlar, ülkeyi yönetenler sefa içinde yüzecek, biz ise ay sonunu nasıl getireceğimizi düşüneceğiz. Siyasetçiler hep bir söz verir ama Ankara’ya gidince o sözü unutacak ama yine de biz onları alkışlayıp duracağız. Çünkü hep onlarda bir yardım bekler dururuz. Ama unuttuğumuz bir şey var onlar seçimden, seçime gelir yanımıza, onların yaptığı mitinge, açılış töreni gibi şeylere boşuna zaman harcamasak, fabrikada arkadaşlarımızla o zamanı harcasak bizim için daha iyi olur.
Ya da siyasetçiler için aynı çalıştığımız fabrikadaki arkadaşımızın kalbini kırıyoruz ve işte tamda onların istediğini yapmış oluyoruz. Biz işçiler bölünürken onlar zenginleşiyor. Çünkü onlar bir avuçlar biz ise dünyayı yaratan ellere sahibiz. Evleri, fabrikaları, yolları yaratan eller bizde, biz üretiyoruz onlar bizlerin alın teri ile sefa sürüyor. Bu düzene dur demek lazım. Daha iyi bir yaşam için Renault işçileri ile direnip zafere gitmeliyiz. Bu zafer sadece Renault işçilerin değil, Türkiye işçi sınıfının zaferidir. Onun için işçiler, emekçiler, gençler ve ezilen halklar olarak bu mücadeleyi büyütmeliyiz.
Tarafımız belli
Kartal Belediyesi İşçisi
İstanbul
Renault işçileri tren lokomotif örneğinde olduğu gibi peşine takılan vagonları çekerek önündeki vagonları da iterek gittiği istikamete götürür. Bu görevi üstlenen Renault işçilerinin talepleri ve vermiş olduğu mücadele sadece onların sorunu değildir. Aynı istikamette gitmek isteyen ve gitmek zorunda olan herkesin sorunudur.
Çünkü daha iyi çalışma koşulları, daha iyi ücretler ve daha iyi yaşam standartları için aynı yöne gitmek için güç katmalıyız. Ya da ters istikamete doğru çok daha kötü koşullarda, düşük ücretlerle kölece tam da AKP’nin reva gördüğü gibi kiralık işçi büroları adı altında kölece, sendikal örgütlenme ve sosyal güvenceden yoksun bir şekilde çalışacağız.
Tarafımız belli olduğuna göre burada esas sorumluluk ve görev işçi sınıfı öncülerine görev düşüyor. Sadece üyesi olduğumuz parti, sendika ya da gruptaki görevlerimizle yetinmemeliyiz. Tüm işçi sınıfına bunu anlatacağız.
Ranault işçisi yalnız değildir
Kartal Belediyesi İşçisi
İstanbul
Metal iş kolunun ve Türkiye işçi-sendikal hareketinin en mücadeleci güçlerinden Renault işçilerinin işten atmalara karşı mücadelesine saldırı kabul edilemez.
MESS ve Türk Metal’in birlikte işçiye dayattıkları üç yıllık sözleşmeye karşı başlattıkları direnişte patronların bir kurumu gibi çalışan sendikayı söküp atarak, Birleşik Metal-İş’i örgütlemelerinden tanıyoruz Renault işçilerini. Öncü işçilerin işten atılmasına karşı hem de iki kez patronu geri adım attıran direnişlerinde tanıyoruz onları.
Renault işçileri ek zam talebini işçi sınıfının gündemi haline getirip yayılmasını sağladı. Diğer fabrika ve işyerlerindeki işçilerin mücadelesiyle kazanımlarla devam eden ek zam mücadelesini patronlar, çıktığı yerde boğmak istiyorlar. Dolayısıyla ek zam talebi mücadelemiz, atılan Renault işçilerinin geri alınması ve işçi atmaların durdurulmasıyla birleşmiş durumdadır.
İşçilerin atıldığı ve direnişe geçtikleri aynı gün biz belediye işçileri de onların mücadelesine nasıl destek olacağımızı tartışmaya başladık. Sendika şubemiz ve tüm işçi arkadaşların sınıf kardeşlerinin yanında olacaklarından şüphem yok.
Gün derlenme ve toparlanma günüdür
Bir kamu işçisi
İstanbul
Yaklaşık 2 yıldır Renault işçilerinin başlattığı hak mücadelesi Türkiye kamuoyuna mal olmuş bir mücadele ve dalga dalga yayılarak tüm Türkiye işçi sınıfına örnek olmuştur. Renault işçilerinin mücadelesinin büyümesi ve amacına ulaşması için Türkiye’deki bütün işçi sınıfının birinci önceliği Renault işçisinin sorununu kendi sorunuymuş gibi görmesi ve sahip çıkması gerekir.
Bugün Renault’dan atılan işçilere diğer fabrikadaki ve işyerlerindeki işçiler sahip çıkmazsa yarın diğer fabrikadaki işçiler de işten atılacaktır. İşçi kıyımlarına, hak ihlallerine, işten atılmalara, esnek çalışmaya, taşeronlaşmaya, kıdem tazminatlarının kaldırılmasına dur demek için işçi sınıfının güçlerini birleştirmekten ve mücadelelerini ortaklaştırmaktan başka bir şansı kalmamıştır.
Tabi burada en büyük sorumluluk sendikalara düşüyor. Bir kerede olsa sendikalar işçinin arkasında dursun ve sendika gibi davransın.
Gücümüz Renault işçilerinin gücüdür
Taşeron işçi
İstanbul
Taşeronluk adı altında, yokluk sınırının altında çalışan biz emekçilerin bir dur deme vakti çoktan geçti bile. Asgari ücretin yoksulluk sınırının çok altında olduğu ve buda yetmiyormuş gibi işçinin tek güvencesi olan kıdem tazminatının elinden alınması da kabul edilemez. İç ve dış politikada da gün geçtikçe batağa batan, kıdem tazminatımızı savaş fonuna ayıran ve emekçiyi bir köle gibi görüp 3 kuruşa çalıştıran bir düzene net bir cevabımız var.
Bizler bu ülkenin işçileri, emekçileri olarak bu yola baş koyduk. Buradan bütün emekçi arkadaşlarımıza sesleniyorum: Korkunun egemen olduğu bu ülkede gelin birlik olalım ve bu kabusa bir son verelim. Biz onların gücünden değil, onlar bizim gücümüzden ve birliğimizden korksunlar. Bu gücümüzle Renault işçilerinin yanındayız.
Güçlerimizi birleştirme zamanı
Kartal Belediyesi’nden bir işçi İstanbul
Ülkemizde daha kendisi gelmeden, öncü zamlarla eriyen asgari ücret artışı emekçilere yarar yerine zarar getirdi. Enflasyonun çift haneli rakamlarla belimizi büktüğü bugünlerde elektrik, su, kira ve mutfak giderleri altından kalkınamaz bir hale geldi.
Bununla birlikte tüm emekçileri korkutması gereken başka bir boyutu da metal sektörünün lokomotif gücü olan Renault’da işçi kıyımının başlamış olmasıdır. Bugün işçi önderlerinin işten çıkarılmasıyla sermayedarların başlatmış oldukları saldırı ne ilk nede son olacaktır. Devamının geleceği aşikardır.
Ulusal istihdam stratejisi yalanıyla güvencesiz, tazminatsız, kiralık kölelik düzenini getirmek isteyen hükümet, alın terimizin karşılığını çalarak kapitalistlere peşkeş çekmektedir.
İşçiler, emekçiler, sendikalar, sivil toplum kurumları artık üzerimizdeki ölü toprağını atma zamanı geldi de geçiyor. Bir şeyler yapıyormuş gibi davranıp kendimizi kandırmak yerine güç birliği yapıp mücadeleyi yükseltmeliyiz.