İHD ve TİHV, Metin Lokumcu’nun maruz bırakıldığı biber gazı sonucu hayatını kaybetmesine dair açılan Trabzon 2. Asliye Ceza Mahkemesinde görülecek davaya katılım çağrısında bulundu.
İnsan Hakları Derneği (İHD) ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), 21 Nisan Çarşamba günü saat 09.30’da Trabzon 2. Asliye Ceza Mahkemesinde görülecek Metin Lokumcu davası için çağrıda bulundu.
Artvin’in Hopa ilçesinde dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 31 Mayıs 2011 tarihindeki mitingi öncesinde polisin sıktığı biber gazı ile fenalaşarak hastaneye kaldırılan emekli öğretmen Metin Lokumcu’nun hayatını kaybetmesine dair açılan davada ilk duruşma 21 Nisan Çarşamba günü görülecek.
Davanın ilk duruşması 24 Aralık 2020 tarihinde Hopa’da görülecek iken duruşmaya saatler kala “kamu güvenliği” gerekçesiyle davanın Trabzon Asliye Ceza Mahkemesi’ne taşınması yönünde karar alınmıştı.
İHD ve TİHV tarafından davaya dair Beyoğlu’daki bulunan İHD binasında yapılan açıklamada salona “Metin Lokumcu için adalet” pankartı asıldı.
Lokumcu’nun 21 Nisan’da Trabzon’da başlayacak davası öncesinde adalet taleplerini yineleyen insan hakları savunucuları, herkesi “Lokumcu için adalet” talebini yükseltmeye davet etti.
“METİN LOKUMCU İÇİN ADALET!”
İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri tarafından okunan ortak açıklama şöyle:
“Metin Lokumcu’nun; 31 Mayıs 2011’de, Hopa’da yapılan bir basın açıklamasına kolluk görevlilerinin yaptıkları müdahale ve kullandıkları kimyasal gaz nedeniyle yaşamını yitirmesinden bu yana sürdürülen, yaklaşık 10 yıllık hukuk mücadelesi sonucunda açılan dava ile cezasızlık zırhında açılan gedik, davanın etkin takibi ve faillerin hak ettikleri şekilde cezalandırılması ile anlam kazanacaktır.
Dava açılana kadar geçen 10 yıllık sürede; Müdahale sırasındaki kimyasal gaz kullanımının ölüm olayındaki tartışma götürmez rolü; Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) 10 Şubat 2012 tarihli ‘ölüm ile kimyasal gaza maruz kalma arasında nedensellik ilişkisi olduğu kanaatini bildirir’ değerlendirme raporu ve Adli Tıp Genel Kurulu’nun (ATK) 24 Mayıs 2012 tarihli ‘efor, stres ve kimyasal gaza maruz kalınması sonucu kalp damar hastalığının aktif hale geçerek ölüme yol açtığını’ belirten raporu ile kanıtlanmış olmasına rağmen; Metin Lokumcu’nun ölümünden sorumlu yetkililer ve kolluk görevlileri hakkında soruşturma izni verilmedi, açılan soruşturma ve kovuşturmalar takipsizlikle sonuçlandı, bunlara yapılan tüm itirazlar ve Anayasa Mahkemesi’ne yapılan başvurular reddedildi ve dosyalar kapatıldı.
Bu uzun ısrarlı hukuk mücadelesi sürerken; nihayet Metin Lokumcu’nun ölümünden 9 yıl 5 ay sonra, Artvin İl Emniyet Müdürü ile Hopa İlçe Emniyet Müdürü’nün de aralarında bulunduğu 13 polis hakkında ‘taksirle ölüme neden olma’ gerekçesiyle dava açıldı.
Davanın, ‘olası kastla ölüme neden olma’ yerine ‘taksirle ölüme neden olma’ suçlaması ile açılmış olması faillerin hafif bir cezayla kurtarılmasının amaçlandığını gösterse de; açılan bu dava, Metin Lokumcu’nun ölümünden sorumlu olanları yıllardır koruyan cezasızlık zırhının delinmesi ve adaletin tesisi için önemli bir imkân yaratmasının yanında; işkence ve kötü muamele olarak değerlendirilen kimyasal gaz kullanımının dolaylı da olsa suç olarak nitelenmesi ve işkence faillerine yargılamanın yolunu açması bakımından önem arz etmektedir.
Nitekim; kamuoyu tarafından biber gazı olarak da bilinen göz yaşartıcı kimyasal gaz kullanımı Türkiye’de uzunca bir zamandan beri kolluk güçleri tarafında yaygın ve sistematik olarak başvurulan bir zor kullanma ve şiddet biçimidir. Göz yaşartıcı kimyasal gazların aşırı/yoğun/ölçüsüz kullanımı sonucu ciddi yaralanmalar ve ölümler yaşanmıştır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarında da belirtildiği üzere bu tür kimyasal gazların kullanımı ‘işkence ve diğer kötü muamele yasağı’nın ihlali niteliğindedir. 1997 yılında yürürlüğe giren ve Türkiye’nin de taraf olduğu Birleşmiş Milletler (BM) ‘Kimyasal Silahların Geliştirilmesinin, Üretiminin, Stoklanmasının ve Kullanımının Yasaklanması ve Bunların İmhası ile İlgili Sözleşmesi’ne göre bu tür gazların kapalı yerlerde veya yakın mesafeden ya da bir topluluğa yönelik çok yoğun olarak kullanılması halinde kimyasal silah olarak değerlendirilmektedir ve kullanımları sözleşme ihlalidir. Bu nedenledir ki Dünya Tabipleri Birliği (DTB), Ekim 2015’te toplanan Genel Kurul’unda bu tür kimyasal ajanların kullanımıyla ilişkili sağlık ve yaşama yönelik önemli zorluklar ve riskler nedeniyle, devletlerin bunları hiçbir koşulda kullanmamalarını tavsiye eden özel bir karar almıştır.
Ülkemizde işkence ve diğer kötü muamele yasağının ihlali başta olmak üzere ağır ve ciddi hak ihlallerinin devam etmesinin en başat nedeni cezasızlık politikasıdır. Faillere hiç soruşturma açılmaması, açılan soruşturmaların kovuşturmaya dönüşmemesi, ender de olsa açılan davalarda daha az cezayı gerektiren suçlardan iddianame düzenlenmesi, yargılamaların sürüncemede bırakılarak zaman aşımına uğraması, yargılama sonucunda sanıklara hiç ceza verilmemesi ya da cezaların ertelenmesi gibi nedenlerle ihlaller süreklilik kazanmaktadır.
Kısacası uzun yıllar süren zorlu bir adalet mücadelesinin sonucunda açılan bu dava kimyasal gaz ve kolluk şiddeti nedeniyle gerçekleşen pek çok yaşam hakkı ihlali bakımından emsal niteliğindedir. Çünkü Metin Lokumcu’nun ölümüne yol açan asli nedenin aşırı/yoğun/ölçüsüz kimyasal gaz kullanımı olduğu bilimsel raporlar ile kanıtlanmıştır. Dolayısıyla cezasızlıkla mücadele ve incinen adalet duygusunun onarımı için bu davanın takipçisi olmaya devam edeceğiz.
İnsan hakları, adalet ve demokrasiden yana duyarlı herkesi, bu davayı takip etmeye, 21 Nisan 2021 tarihinde saat 09.30’da Trabzon Adliyesi’nde olmaya davet ediyoruz.
Metin Lokumcu için adalet!