İnsan Hakları Derneği (İHD), derneğin eş başkanı Öztürk Türkdoğan‘ın gözaltına alınıp daha sonra serbest bırakılmasına ilişkin bir açıklama yayınladı.
Türkdoğan 19 Mart günü Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü soruşturma kapsamında, 10 kişi ile birlikte sabahın erken saatinde evi aranarak gözaltına alınmış, aynı gün içinde savcılık tarafından ifadesi alınarak adli kontrol ve yurt dışı yasağı konulup serbest bırakılmıştı.
‘Basın açıklamaları suç unsuru olarak gösterilmiş’
Yapılan açıklamada “Bu muameleyi hiçbir koşulda kabul edemeyeceğimizi tüm şubelerimiz ve Türkiye’deki insan hakları örgütleri ile birlikte kamuoyu ile paylaşmıştık. Gözaltına alınan 10 kişinin dört günlük gözaltı süresi uzatılmış olup halen gözaltındadırlar” denildi.
Soruşturma gizli olduğu için savcılık sorgusu sırasında sadece polis fezlekesinin incelenebildiği belirtilen açıklamada “Bu fezlekede genel başkanımızın İHD Başkanı olarak basına yaptığı açıklamalar, dernek ve avukatlık mesleki faaliyetleri çerçevesindeki bazı telefon konuşmaları hakkında sorular üretilmiş ve buradan hareketle yasa dışı silahlı örgüt üyeliği suçlaması yöneltilmiştir” bilgisi paylaşıldı.
‘Hukuka aykırılıklar var’
Özgür Türkdoğan’ın ise suçlamanın asılsız olduğunu, tüm faaliyetlerinin insan hakları savunuculuğu kapsamında ve dernek başkanı olarak yürüttüğü çalışmalar olduğunu belirttiği aktarılan açıklamada soruşturmada ilk etapta tespit ettikleri hukuka aykırılıklar şu şekilde sıralandı:
Genel Başkanımızın avukat olmasına rağmen konunun Ankara Barosu Avukat Hakları Merkezi’ne iletilmemesi, İHD Genel Başkanı olması nedeni ile konunun Adalet Bakanlığı’na intikal ettirilmemesi, soruşturmanın gizli olmasına rağmen polis tarafından gözaltına alındıktan sonra emniyete götürülürken çekilen görüntülerin Demirören Haber Ajansı’na sızdırılıp yayın yapılması, soruşturmanın kısıtlamayı gerektirmediği halde keyfi olarak kısıtlama kararlarının alınması, soruşturmanın yapılan basın açıklamalarına dayanması nedeni ile CMK 140’a göre çağrı alma üzerine ifade alma yönteminin uygulanmayıp gözaltı yapılması, tamamen serbest bırakma yerine adli kontrol ve yurt dışı yasağı konulması gibi birçok hukuka aykırılığı belirtebiliriz.
‘Türkiye açık ve kapalı cezaevine dönüştürülüyor’
Dernek Eş Başkanının adli kontrol talebiyle serbest bırakılmasını eleştiren İHD, “Eş genel başkanımız, adeta sürekli bir kontrol altına alınmış, yapacağı insan hakları çalışmaları nedeniyle her an hakkında adli işlem yapılması tehdidi altında bırakılmıştır. Tüm adli sürecin haksızlığı bir yana bu süregelen durumun da kabul edilmesi mümkün değildir” ifadelerini kullandı.
Bu muamelenin Türkiye’de her gün onlarca insana yapıldığı hatırlatılan açıklamada “Bütün bu yaşananlar demokrasi ve insan hakları mücadelesi verenler bakımından Türkiye’nin kapalı ve açık cezaevi haline getirildiğini göstermektedir” denildi.
Süleyman Soylu hedef göstermişti
İçişleri Bakanı’nın 16 Şubat 2021 günü TBMM kürsüsünden doğrudan doğruya İHD’ye yönelik “canı çıkasıca dernek” deyimini kullanarak hedef gösterdiği hatırlatılan açıklamada şu değerlendirmede bulunuldu:
Böyle bir operasyonun yapılması göstermektedir ki İnsan Hakları Eylem Planının hayata geçmesi için İçişleri Bakanlığında değişiklik yapılmasının şart olduğudur. Güvenlikçi anlayış değişmeden Türkiye’nin özgürlüklere yönelmesi mümkün değildir.
Siyasi iktidarın İnsan Hakları Eylem Planını açıklaması ve insan hakları alanında farkındalık yaratacağını taahhüt etmesinin sonucu olarak Türkiye’nin en eski ve en yaygın örgütü olan İHD’nin genel başkanını gözaltına aldırtmak insan hakları alanında oldukça ironik bir görüntü ortaya çıkarmıştır. Bu durumu kamuoyunun taktirine sunuyoruz.
‘Baskı ve gözdağına son verin’
Açıklamada “Türkiye’nin ülke içinde oluşturduğu insan hakları koruma mekanizmalarının bu süreçteki sessizliği bu mekanizmaların bağımsız ve tarafsız olmadığını, siyasi iktidara bağlı çalıştığını bir kez daha göstermiştir” denildi. Açıklama şu ifadelerle sona erdi:
İHD 35 yıldır, insan haklarının korunması ve geliştirilmesi için çalışmaktadır. İHD Eş Başkanına , insan hakları alanındaki çalışmaları nedeniyle soruşturma açılması, gözaltına alınması, adli kontrole tabi tutulması, yurtdışı yasağı uygulamasına maruz bırakılması Türkiye’nin taraf olduğu ulusalüstü insan hakları belgelerinde yer alan taahhütlerine aykırıdır. İnsan hakları savunucularına yönelik bu baskı ve gözdağı politikası ve uygulamasına son verilmelidir.