Akit gazetesi yazarı Abdurrahman Dilipak, bugünkü köşesinde “Bayram öncesi bir özeleştiri yapayım dedim” diye yazdı ve muhafazakar camia ile isim vermeden siyasi iktidara sert eleştirilerle yüklendi. “Şimdiki ‘zıpırlar’ın dedeleri tırnakları ile kazıyarak bir yerlere geldiler. Onların oğulları ilk yarıda sırtlarında yük taşıdılar. Eşleri kapıcılık yapanların kimileri açgözlü ve açıkgözlü idiler. ‘Az zamanda birçok iş başarıp’, emeksiz kazancın sırrını keşfettiler” diyerek yazısına başlayan Dilipak, “Akıllarınca Hacca gider defteri sildirtirler, yolun sonuna varınca tevbe ederler. Hem zaten Allah affedicidir ve affetmeyi sever!” ifadelerini kullandı.
Muhafazakar camiaya dönük eleştirilerine devam eden Dilipak, “Kaşığı belinde dolaşan birileri helal – haram demediler. Rüşvet, torpil demediler. ‘Gayeye giden her yol meşru idi’ bunlar için. Vurgunlarını gizlemek için, haram malın zekatı olmayacağını, haram malla hayır yapılmayacağını bilmezden gelerek, yediklerinin zekatı etmez bir parayla cami, okul, yurt yaptılar. Oralara adlarını verdiler. Hem Allah’ı, hem de insanları kandırmaya çalıştılar akıllarınca”şeklinde yazdı.
Dilipak yazısının devamında ise, “Şimdi ne mi yapıyorlar. Korkuyorlar. Paniklediler. Uykuları kaçıyor. Kimileri azgın ihtiraslarının peşinde koşuyor, mafyalaşıyor, tehditler savuruyor. Öfkeleri korkuları kadar büyük bunların” diye yazdı.
“Yokuş aşağı koşar gibi giderler. Eleştiriye, farklı bir sese tahammülleri yoktur. Kendi dar çevreleri dışında fazla kimseyle görüşmezler” sözleriyle yazısına devam eden Dilipak, şöyle yazdı:
“Bir zenginden söz ediyorlar. Oğullarından kızlarından, kardeşlerinden ve yeğenlerinden, gelinlerinden ve damatlarından ümidi kesmişler. Herkes ihtiyar kurdun elinden kasanın anahtarı çalma derdinde. O da çalmış serveti zaten, çalanın servetini çalarlar. O da hepsinden korkuyor. Dağıtsa iki gün sonra har vurup harman savuracaklar. Nisbeten güvendikleri birine emanet edip paralarını, bir de vakıf kurup, çocuklarına ihtiyacı kadar vermelerinin pazarlığını yapıyor. Bu çocukların hepsi de dil bilir, Avrupa görmüş kişiler ha! Hâlâ da bayramlarda seçilmiş camilerin ön saflarında görürsünüz onları. Çünkü o tür “hayır” işleri de vardır, yarın lazım olacağını düşündükleri. Bunların hali yaman! Bakın Türkiye’de ABD, İngiltere, Rusya, İsrail, Almanya, Fransa, İtalya, İsviçre ve Vatikan’ın çok sayıda istihbarat elemanı vardır. Aslında yok yok. Türkiye ajanların cirit attığı bir ülke. İçeride de o kadar çok kiralık adam var ki, işadamı, politikacı, bürokrat, gazeteci ve STK’cı kılıklı! Zarrab falan geç onları. ‘Bizim yamyamlar’ın hepsi izlenir ve fişlenir. Bunların paraları nerede bilinir. Nakitlerin kimi BAE’dedir, kimi İsviçre’de. Kaçırdıkları parayı kimi o bankalardan alınmış kredi gibi geri getirir ki, yarın kaçırmak gerekirse garantili olsun diye. Bu milletin paralarını çalarlar, sonra da götürüp ‘kapitalist gavura’ emanet ederler. E ne demişler ‘Haram para haram parayı çeker’! Bunlar birlikte haşrolunacak onlarla! Tencere yuvarlanacak kapağını bulacak.”
Dilipak yazısının son bölümünde de şöyle dedi:
“Bayram öncesi bir özeleştiri yapayım dedim. Tevbe’nin kabul olması için bu nefs muhasebesi şart. Çalanlar, çaldıklarını bir şekilde geri vermeden, ‘evlerinin temelindeki komşusundan çaldığı taşı söküp geri vermeden’, helalleşmeden bağışlanmayacaklar. Bu kamburdan, bu kanserli urdan kurtulmak istiyorsanız, elimizi çabuk tutalım. Başka türlü, Kurban kavramının tahtında müstetir olan Allah’a yakınlaşmak zor! Bunu yapmadan Hacca gitmiş olmakla, namaz kılıp, dua etmekle günahlarımız affedilmeyecek. Yetim malı yiyenlerin namazları boşa gitmiştir, duaları da Allah’a ulaşmaz! Benden söylemesi, selâm ve dua ile.”