Gökhan DURMUŞ

İstanbul

Artvin bugünlerde Cerattepe direnişiyle gündemde. Artvin’de altın toprağın altında değil üstünde görebilene. Tam anlamıyla yeşil cenneti. Bu cenneti yok etmek isteyen Cengiz Holdinge karşı tüm Türkiye direnmeli. Karadeniz turumuzun önemli noktalarından birisiydi Artvin. Artvin diyorum ama aslında gezilecek yerleri ilçeleri.

Hopa’da konakladığımız gecenin sabahında buraya kadar gelmişken Batum’a geçmeden olmaz deyip Sarp Sınır kapısına dayanıyoruz. Zor olmuyor geçmemiz. Şiddetli yağmur altında yarım saat gibi bir sure içinde Batum’a geçiyoruz ama sırıl sıklam. Eski ama görkemli binalarıyla karşılıyor Batum bizi. Hızlı bir tarih gezisinin ardından tekrar sınıra dayanıyoruz. Daha gidecek çok yerimiz var. İki saatlik izdiham şeklinde süren mücadelenin ardından yeniden Artvin’deyiz.

Karagöl’e çadır kuracağımız için hızlı hareketlerle yol alıyoruz ancak akşam karanlığı Karagöl’e çıkmamızı engelliyor. Karagöl’e doğru tırmanırken Zezemere pansiyonda konaklıyoruz. Çam ağaçlarından yapılan odalarda deredeki suyun sesiyle uyumak gibisi yokmuş. Sabah pansiyon sahibinin hazırladığı mıhlama ile karnımızı doyurup yeniden yollara düşüyoruz.   

KARAGÖL-MARAL ŞELALESİ

Borçka-Karagöl 2002 yılında Bakanlar Kurulu tarafından Tabiat parkı ilan edilmiş. Toprak kayması sonucu Klaskur Deresi’nin önünün kapanması sonucu oluşan Karagöl, zengin orman örtüsü ile çöldeki vaha gibi. Karavan ve kamp turizmine de açık olana Karagöl, çadır tatili yapmak isteyenler için Karadeniz’de en ideal yerlerden birisi.

Daha önceleri gölde alabalık varmış ancak görsel seyiri artırmak için atılan İsrail sazanları alabalıkları yemişler. Şimdi göl sazan dolu. Lafı açılmışken Karadeniz’i gezinizde yanınıza olta almayın zira balık tutmak yasak. Bu yasak bilinçsiz avlanma nedeniyle sayıları hızla azalan kırmızı benekli alabalığı korumak için getirilmiş. “Kim yakalayacak?” diye sormayın Karadeniz halkı bu konuda görev edinmiş.

Borçka’da ikinci durağımız Maral şelalesi. Karagöl’den sonra araçla bir saatlik tırmanmanın ardından patika yollardan yürüyerek varıyoruz şelaleye.  

Doğal bir klima gibi. Buz gibi suya girmeye cesaretiniz varsa kesinlikle girmelisiniz. Günün bütün yorgunluğunu bir kaç saniyede alıyor.  

AĞUSTOS AYINDA 10 DERECE

Camili köyündeki Tahtalı Camii de çok vaktinizi almadan görüp geçebileceğiniz bir yer. Zaten yolunuzun üstünde. 1855 yılında düşen çığ ile yıkılan caminin yerine yapılmış. Eski ismi Hartvisi olan caminin dışı komple tahtadan oluşuyor.

‘Karagöl’de mi kalalım Bülbülen yaylasına mı çıkalım?’ tartışmalarının ardından yaylaya doğru yola çıkıyoruz. Eğer bir yere değil de bir çok yere gitmeli bir tatil planınız varsa her an her şeyin değişebileceğini öngörmelisiniz. 2581 rakımında olan Bülbülen yaylasına çıktığımızda hava sıcaklığının 10 derece olduğunu görünce orada kalma şansımızın olmadığını anladık. Artvin’e 2 saat Ardahan’a 35 dakika mesafedeki yayladan Ardahan’a inmek zorunda kaldık. Böylece Orhan Hoca ve Döne Teyzenin köylerine yaptıkları yeni evin ilk misafirleri de biz olduk.  

SÜMELA MANASTIRI

Ardahan’dan Karadeniz turumuzun ilk durağı olmasını plandığımız ancak tabelayı kaçırdığımız için son durağımız olan Sümela Manastırı’na doğru çıktık. Karadağ’ın eteklerinde sarp kayalıklar üzerine inşaa edilen manastır, bir mimari dehası. Doğa tahrip edilmeden inşaa edilen manastırı görünce, yollar, evler, alışveriş merkezi yapmak için kesilen binlerce ağaç için üzülmemek elde değil. Çevreyi yok etmek yerine ona uyumlu inşaatlar yapabilmek mümkün aslında. Manastırın temelini 375-395 yılları arasında Barbanas ve Sophranios isimli iki rahip atmış. Restorasyon çalışmaları nedeniyle birçok yerini göremediğiniz manastırın, gördüğümüz kısımlarının da tarih ve din düşmanları tarafından nasıl tahrip edilmiş ama yine de muhteşem. Kesinlikle görülmesi gereken bir yer.