12 Eylül darbesinin üzerinden 40 yıl geçti. Ne yaşananlar değişti, ne yaralar iyileşti… 12 Eylül’de işkenceye uğrayanlar yaşadıklarını Artı TV’ye anlattı. 78’liler Derneği Diyarbakır Şube Başkanı Gani Alkan, “40 yıl geçti, köprülerin altından çok sular geçti, ama ne yazık ki Türkiye’de zihniyet olarak aktörler değişmiş olabilir, elbise değişmiş olabilir ama zihniyet olarak hiçbir değişiklik olmamıştır” dedi.
Gözaltında 90 gün boyunca işkence gördüğünü söyleyen TİHV İstanbul Temsilcisi Ümit Efe, Metris girişinde Adnan adında bir binbaşının, ‘Hoşgeldin’ dayağı ile karşılandıklarını anlattı. Şair Ahmet Telli ise, “Emniyete girerken çakmağımla bıyıklarımı yaktılar. Aralıksız kaba sopa vardı, gece gündüz. İlk askıya aldıklarında göğsümün yarıldığını hissetmiştim” diyerk yaşadıklarını ifade etti. 78’liler Derneği Diyarbakır Şube Başkanı Gani Alkan da “Hukuk mukuk diye bir şey yoktu. Avukatla görüşme bile zordu. Gözler sürekli bağlıydı, yemek diye bir şey yoktu.” diyerek yaşanılan hukusuzlukları hatırlattı.
ŞAİR AHMET TELLİ:
“31 Ocak 1980 gecesi evim basıldı. Evimden alındım. Kitaplardan epey bir miktarını yüklediler. Benim çarşaflarıma yükleyip… En hüzünlü şey de odur zaten. Son baktığımda efil efil kar yağıyordu. Bir elektrik laması vardı. Son olarak pencerede eşimi gördüm ve gözlerimi bağladılar. Gittik… Bir yerde durduk. Önce çakmağımla bıyıklarımı yaktılar. Burada dört gün kaldım ben. Ama bu dört gün aralıksız kaba sopa aralıksız ama gece gündüz… İlk askıya aldıklarında… Göğsümün yarıldığını hissetmiştim… Bittin oğlum dediler bana…Dedi ki bunun üç tane kitabı var. Birisinin adı Yıkın Bu Devleti ooo öyle mi… Yoruldular herhalde bir de süpürge ile dövdüler… Bir hücreye soktular beni… “
‘NAZİ ALMANYA’SINI ARATMAYACAK BİR HIZLA DEVAM EDİYORLAR’
“Bazı yerlerde soruyorlar bana. Su Çürüdü’yü orada mı yazdın diye. Nasıl yazacağım. Senin çakmağın ile bıyıklarını yakan adam, sana kâğıt kalem verip al hatıralarını yaz mı diyecek? İnsanın insanlıktan çıkabilmesi için ne gerekiyorsa uyguluyorlar. Bana ceza veren hâkim sivil hakimdi. Hiç unutmuyorum yüzünü. Yıllar sonra. Kızılay’da… Ezgi Kaset…Tam giriyorum oraya, hâkim de geldi beni gördü. Arkasını döndü gitti. Güldüm arasından… Güldüm sadece… 12 Eylül darbecilerinin ufukları ne kadarsa orada çatlak yaratmadan uygulama çalıştılar. Bugün hiç çatlak yaratmamaya çalışıyorlar. Nazi Almanya’sını aratmayacak bir hızla devam ediyorlar bu olaya”.
78’LİLER DERNEĞİ DİYARBAKIR ŞUBE BAŞKANI GANİ ALKAN:
“12 Eylül döneminde Diyarbakır Cezavine girdim. Yaklaşık olarak bir mevsimi gözaltında, dört aya yakın bir gözaltı süresi yaşandı… Eylül’ün psikolojisi çok ağırdı, insanlar gözaltında keybediliyor, öldürülüyor, içeriye atılıyor. Hukuk mukuk diye bir şey yoktu, hukukun neyini yapacaksınız, avukatla görüşmek bile zordu. Yasak olan kelimeler vardı, o kelimeleri kullandığın zaman yanındaki asker senin ayağına basıyordu, gözler sürekli bağlıydı, yanındaki insanların gözleri sürekli bağlıydı, yemek yerken bile, yemek diye bir şey yoktu zaten suyun içinde ekmek vardı. Filistin askısı vardı, ayaklarının altına tuz sürüp köpeğe yalatma vardı, elektrik verme olayları vardı… Öyle bir oldu ki cezaevine giderken cezaevini aramaya başladık. Orası bir tatil yeri gibiydi”.
‘AKTÖRLER DEĞİŞMİŞ, ELBİSE DEĞİŞMİŞ OLABİLİR AMA ZİHNİYET HİÇ DEĞİŞMEDİ’
“Günün 24 saatinde gözler bağlı olduğu zaman da, 31 gün gözler bağlı olduğu zaman da gmzünü açtığında gözünü açamayacak durumdaydın. O zaman bir co vardı, yüzbaşı esat oktayın köpeği vardı, bu köpek yanından geçtiği zaman havlaya havlaya seni kaldırıyordu. 12 Eylül mağdurları falan diyorlar, mağdurluk kelimesi bana göre biraz farklıdır bir sel gelir sele kapılırsın falan, bizim bir düşüncemiz vardı, ve biz bu düşüncelerimizden dolayı içerideydik. Bugün nasıl ki red, inkar, imha politikası varsa o dönemde de o tutukluların şahsında yeniden gömmekti, tarih sahnesinden silmek ve gömmekti, yani bir soykırımdı açıklçası. 40 yıl geçti, köprülerin altından çok sular geçri, ama ne yazık ki Türkiye’de zihniyet olarak aktörler değişmiş olabilir, elbise değişmiş olabilir ama zihniyet olarak hiçbir değişiklik olmamıştır”.
TİHV İSTANBUL TEMSİLCİSİ ÜMİT EFE:
Yılında gözaltına alındım, 90 gün gözaltında kaldım, 90 gün boyunca işkence gördüm her gün. Metris Cezaevi girişinde bizi adnan binbaşı karşıladı, hoşgeldin dayağı ile karşılandık. Duvarlarda resim yoktu hiç, ben merak etmiştim. Duvarlara resim asmak yasak asıyorsan dayak yersin. Büyük bir yoldaşlık ve dayanışma bağı vardı aramızda, burada tabi reha isvanı anmadan geçemeyeceğim. Bize moral vermek için havalandırmada dans eder ve bundan dolayı ceza yerdi. Şimdi aramızda değil hatırlamış olalım. Sizi, kişiliğinizi parçalayacak her türlü yolun uygulandığı itiraf amaçlı askı, Filistin askısı, ters askı, düz askı, köpek işkenceleri, tecavüz tehdidi hatta tecavüze uğrayan kadın arkadaşların da olduğu bir dönem.
‘İŞKENCE HALA DEVAM EDİYOR, YÜZÜ DEĞİŞTİ’
Bizi olgunlaştıran ve büyüten bir süreç oldu ama tabi bütün gençlik hayallerimizin hapishane duvarındaki çığlıklara asılması, gözümüzün önünde insanların işkenceye götürülmesi, idama götürülmesi, süreklli sokak ortasında infaz edilmesi, çok acı bir dönemdi. Hukuk açısından zaten içinde yaşadığımız dönem gibi, hukuka muhtaç bir dönemdi. Beni işkenceye götürüp çıkaran bir kişi vardı, bir gün resmi bir dairenin önünde gördüm onu işportacı gibiydi. Ben de ona şey derdim ya bu işi yapacağına işportacılık yap daha iyi… Ben gittim ona ve benim dediğime mi geldin, evet evet ben o ortamda kalmak istemedim dedi, ben de inanmadığımı söyledim güldüm… İşkence hala devam ediyor, yüzü değişti. Didar şensoyu da anmak istiyorum. Annelerimizi o yıllarda hapishane önlerinde ve işkenceye karşı direnen annelerimizi ve gözaltında işkencede ve idam sehpalarında kaybedilenleri anıyorum..