Tarım ve kırsal kalkınma alanlarının desteklenmesi adına devletin üretici köylülere sağladığı hibe desteği bu yıl da beklentileri karşılamadı. 2006’da getirilen kanunla AKP iktidarı çiftçiye verilecek desteğin milli gelirin yüzde 1’inin altına düşmeyeceğini açıklamıştı. 2006’dan bu yana veriler incelendiğinde ise üretici köylülere verilen desteğin hiçbir zaman bu oranı bulmadığını görüyoruz.
Mazot ve gübre başta olmak üzere son yıllarda üretici maliyetlerindeki fahiş artış ise halihazırda az olan hibe desteğini tümden eritti. Mazot, gübre, tohum gibi tarımsal üretimin olmazsa olmazı her ürünün fiyatı katbekat arttı. Bu maliyet artışının ürün fiyatlarına düşük düzeyde yansıması nedeniyle pek çok üretici ekim fikrinden uzaklaştı. Daha önceki yıllarda tarım kredileriyle üretim yapabilen üreticiler, artan maliyet ve düşük alım fiyatları nedeniyle artık borçlanmadan üretim yapmanın yollarını arıyor.
Hibe desteklerini, üretim maliyetlerindeki artışı ve üretici köylülerin ayakta kalma çabasını sarımsak üretiminin merkezi olarak bilinen Kastamonu Taşköprü’de Sarımsak Üreticisi Cihan’la konuştuk. Üretim maliyetlerinin olağanüstü şekilde arttığını söyleyen Cihan, desteğin hiçbir ihtiyacı karşılamadığını söylüyor. Cihan bununla birlikte bu yıl sarımsak ekenlerin oranı ile sarımsağın veriminin de düştüğünü ifade ediyor.
DESTEK DÖNÜM BAŞINA 25 TL
Geçen yıl 23 dönüm sarımsak ektiğini söyleyen Cihan, hibe desteğinin de ekimden sonraki yıl verilmesine tepkili. Geçen sene ektiği ürünün desteğini bu yıl nisanda alabildiğini söyleyen Cihan, “Destek miktarı ürününe göre değişiyor. Sarımsak için buğdayla aynı desteği veriyorlar; dönüm başı 25 lira. Tohum, mazot, gübre hepsi içinde. Bu miktar bize maddi açıdan hiçbir katkı sağlamıyor. Geçen yıl ektiğim 23 dönüm sarımsağa toplam 120 bin lira harcadım; buna karşın bana dönüm başına 25 lira verdiler” Geçtiğimiz yıl sarımsak ekiminin fazla olması nedeniyle fiyatının düşük olduğunu ifade eden Cihan’a devletin yaptığı hibe ödemesi yalnızca 575 TL olmuş.
Bu yıl ise üretimin geçtiğimiz yıldan daha düşük olduğuna dikkat çeken Cihan, “Verim de düşük olacak gibi. Çünkü geçen yılki kadar gübre atamadık. Düzgün bakım da yapamadık” diyerek yüksek maliyetlere dikkat çekiyor. Hava şartları nedeniyle bu yıl yüksek verim elde edebilmek için daha fazla sulama yapması gerektiğini söyleyen Cihan, “Sarımsak zor bir iş. Doğal olarak işçi maliyetleri de yüksek” dedi.
Reklam
TEK SEFERLİK SULAMA İÇİN MAZOTA 1100 LİRA VERİYOR
Bu yıl sarımsak fiyatlarının çok daha yüksek olmasını umduklarını söyleyen Cihan, aksi taktirde işin içinden çıkamayacaklarını ifade ediyor: “Geçen yıl mazot 7 lirayken bu yıl 22 lira, mutlaka kullanmamız gereken gübre geçen yıl 100 lirayken bu yıl 640 lira, diğer gübreler 80 lirayken 450- 500 liraya çıktı. Evimin yanında sarımsak ektiğim 7 buçuk dönümlük tarlam var. Ben bu tarlayı sulamak için mazot harcıyorum. Bu tarlayı bir kere sulamak için traktörüm 1100 lira mazot yaktı. Biz bu tarlayı yılda en az beş kere sulamak zorundayız. Yoksa verimi düşecek. Kısaca bu yıl maliyetler aşırı derecede yüksek. Üstelik maliyetler bu kadar yüksekken devlet desteği 2023’ün nisan ya da mayıs ayında verecek.”
“BORÇLANMAMAYA ÇALIŞIYORUZ, ÇÜNKÜ ÖNÜMÜZÜ GÖREMİYORUZ”
Geçen yılki ekimden eline hiçbir şey kalmamasından şikayetçi olan Cihan, “Her seferinde bir sonraki sene için umut ediyoruz. Geçen yıl emeğimiz yok oldu. Bu sene mahsulümüzü pahalıya mal ettik o yüzden ucuza satmamız beklenemez. Alan da şikayetçi olacak ama yapacak bir şeyimiz yok. Bir kilo domates 20 lirayken sarımsağı ucuza satamıyoruz” diyor. Geçen yıl üretim için borçlanmak zorunda kaldığını anlatan Cihan, “Başka bir yerden aldım oraya verdim ama bu yıl borçlanmamaya çalışıyoruz. Çünkü önümüzü göremiyoruz. Peşin alayım az ekeyim diye düşünüyorum” dedi.
MAKİNE DESTEĞİ GİTGİDE DÜŞÜYOR
Sadece sarımsakla geçinmesinin mümkün olmadığını söyleyen Cihan, bu nedenle geçtiğimiz yıl devletin tarım makineleri için verdiği destekle balya makinesi aldığını anlattı. Tarım makinelerine verilen desteğin de her yıl eridiğine dikkat çeken Cihan, “Çiftçinin balyasını yaparak kazanç elde ediyorum. Fakat devlet bu sene 100 bin liranın üzerindeki ekipmana destek vermemiş. Balya makinesi ve benzeri ekipmanlar gerekli ve pahalı. Üstelik köylünün bunu desteksiz alacak parası da yok. Sadece düşük fiyatlı ekipmanlara destek vermiş. Önceki yıllarda traktöre bile destek veriyordu. Traktörü kaldırmışlardı zaten ama bu yıl diğerlerine de yok” diye konuştu.
“MİLLİ GELİRİN YÜZDE 1’İ ÖDENSE BİLE SORUNU ÇÖZMEZ”
Üretici köylülere yapılan hibe desteğinin düşük olması sadece sarımsak üreticilerinin problemi değil elbette. Katlanan üretim maliyetleri karşısında tarımsal üretimin tüm kollarında yapılan desteğin miktarı çok düşük. Verilen desteği sorduğumuz Tüm Köy Sen Örgütlenme Uzmanı Sedat Başkavak, önce hibe desteğine dair bazı teknik detayları açıklıyor: “Verilen destek yıllık belirleniyor. Türkiye’deki problem bu yılın tarım desteklerinin gelecek yıl verilmesi. Köylü bu yıl tarlasını ekiyor, gübresini atıyor, mazotunu harcıyor, tohumunu kullanıyor. Bu yıl yapılan harcamaların desteği ise gelecek yıl çiftçinin eline geçiyor. Bu da bir problem oluşturuyor.”
“TARIM DESTEĞİNE AYRILAN ORAN ÇOK DÜŞÜK”
Bu yıl üretici köylülere ödenen hibe desteğinin enflasyondaki artışa bağlı olarak 22 milyar liradan önce 25 milyar TL’ye; daha sonra ise 29 milyar TL’ye çıkarıldığı bilgisini paylaşan Başkavak, bu miktarın milli gelirin yüze 1’ine bile denk gelmediğine dikkat çekiyor. Desteğin belirlenen oranda ödenmesi durumunda bile üreticilerin sorunlarının çözülemeyeceğini ifade eden Başkavak, “Zaten gübre, mazot için ayrılan bütçenin beşte birini kullanıyorlar. Geri kalanı ise farklı kalemler altında hibe desteği olarak veriliyor” dedi.
Destek miktarına ilişkin diğer ülkelerden de örnekler veren Başkavak, “Avrupa Birliği, ortak bütçesinin yarısını tarım desteklerine ayırıyor. Türkiye’nin ise tarım desteklerine ayırdığı oran çok düşük. Örneğin ekim ve hasat döneminde bir dekar buğday için 10 litre mazot harcamak lazım. Tek seferde 10 litre mazot harcayan çiftçiye toplam 2-3 litre destek vererek sorunu çözmüş olmuyorsunuz” dedi.
KÖYLÜLER TARLAYA GÜBRE ATAMAZ HALE GELDİ
Başbakanlığı döneminde Binali Yıldırım’ın “Depoya giren mazotun yarısı bizden” dediğini hatırlatan Başkavak, “Bırakın yarısını ancak dörtte biri verilir durumda. ‘İki katına çıkarttık’ dedikleri gübre desteği gübre fiyatlarının artışı karşısında gerçek bir destek olmaktan çok uzak. Yüzde 300, yüzde 400 gübre artışının karşısında, dönüme verilen 8 lira gübre desteğinin 16 liraya çıkması destek verildiği anlamına gelmiyor. Bu nedenle köylü gübre atamaz, tarlasını ekip biçemez duruma geliyor. Gübre kullanamadığınızda verim düşüyor” diye anlattı.
“ÇİFTÇİNİN DERDİ ÜRETİME DEVAM EDİP EDEMEYECEĞİ”
AKP’nin geçen yıl kuraklıktan zarar gören 11 ilde köylülere kışlık ekim için buğday tohumu hibe ettiğini ancak tohumların yazlık çıktığını da hatırlatan Başkavak “Gerçek anlamda destekten bahsedeceksek ‘Sertifikalı tohum desteği veriyorum’ diyerek şirketlerin tohumunu köylüye satın aldırmak yerine ilçe tarım müdürlükleri köylüye hibe tohum dağıtabilir. Çünkü tohum ciddi bir maliyet ve ancak hibe olarak dağıtılması maliyeti düşürebilir. Başka türlü ‘Destek veriyorum’ denemez” dedi.
Çiftçinin asıl sorununun girdi maliyetleri olduğunun altını çizen Başkavak, “Mazot, gübre, sertifikalı tohum gibi girdi maliyetleri azalmazsa kapısının önünde traktörü olan üretici traktörünü tarlaya çıkaramaz” diyerek; günümüzde üreticinin derdinin tarımsal üretime devam edip edemeyeceği olduğunu söyledi.
“BUĞDAY İTHALATINI BAŞARI OLARAK GÖSTERİYORLAR”
Türkiye’de buğday üretiminin yirmi yıldır ortalama 20 milyon ton olduğunu ve yıllara göre çok değişiklik göstermediğini söyleyen Başkavak, “Ülke nüfusu yirmi yıl önce 60 milyondu, şimdi ise 84 milyon ve hâlâ 20 milyon ton buğday üretiyoruz. Bugün savaşan iki ülke olan Ukrayna ve Rusya’dan buğday almak zorunda kalıyoruz. Savaşan iki ülkeden yapılan buğday, ayçiçeği ithalatını da başarı olarak gösteriyorlar. Yani para varsa gıdaya ulaşır duruma geldik artık” dedi.
Pandemi ve savaşlar nedeniyle gıdaya parayla erişimde bile zorluklar yaşandığına dikkat çeken Başkavak, “Çünkü dünya tarım ve gıda kriziyle karşı karşıya. Bu krizi aşmak için de ülkeler önlem alıyor. Mesela Çin’in buğday stokladığı, Endonezya’nın ithalatı artırdığı, Hindistan’ın ihracatı durdurduğu konuşuluyor” diye anlattı.
Bu koşullar altında kendine yetecek kadar buğday üretemeyen bir ülke olarak yarın ekmeği, makarnayı bile ithal buğdaydan elde etmek zorunda kalacağımıza dikkat çeken Başkavak, “Türkiye’yi yönetenler ‘İthal ekmek yedirmiyoruz’ diyor ama sonuçta ithal buğdaydan yapılan ekmeği yediriyorsunuz” diyerek gelinen noktaya dikkat çekti. Başkavak, bugünkü duruma ülke tarımının desteklenmemesi, tarımın stratejik bir sektör olarak görülmemesi, üretimin devamlılığı için bir plan yapılmaması nedeniyle gelindiğini belirtti.
POTANSİYEL VAR AMA ÜRETİM YOK
Tarımsal üretimin desteklenmesinin önemini dünya üzerindeki örneklerden yola çıkarak anlatan Başkavak, “Bütün ülkeler tarımsal üretimlerini destekler. Çünkü gıda güvencesi ve güvenliği için bu bir ihtiyaç. Gıda güvenliği, sağlıklı temiz gıdaya ulaşım açısından önemli. Kendi ürettiğiniz gıdanın hangi koşullarda üretildiğini, ne kadar temiz olduğunu bilirsiniz, kötü ilaç kullanımı gibi durumlara engel olabilirsiniz” dedi.
Gıda güvencesi sorununa da değinen Başkavak, “Gıda güvencesi, yeteri kadar gıda üretebilme potansiyelinizin olması. Türkiye’nin potansiyeli var ama üretmiyor. Tarım desteklenmediğinde üretici üretmekten vazgeçiyor. Tarımdan vazgeçen köylü ya tarlasını boş bırakıyor ya da yarısını ekiyor” diye anlattı.
(Evrensel – Özlem Songül ABAYOĞLU)