Yaşanan ekonomik sıkıntılar dolayısıyla birçoğunun kesemediği ya da benim gibi bütçesini zorlayıp kestiği Kurban etlerini aileleriyle oturup, yemeden bayram tatili günleri içinde Suriye’ye yeniden girme sinyallerinin verildiği şu günlerde, yerine önce kayyum atanan sonradan ne hikmetse, yani yapılan itirazlarla yeniden görevine geri dönen, ardından da aldıkları maaşları, yakınlarının başında oldukları kurum aracılığıyla yurt dışı gezileri düzenledikleri iddia edilen Kızılay Başkanı açıklama yapıyor, “ Kan lazım” diyerek…
Ne tesadüf ki aynı günlerde ülkenin birçok yerinde çocuk fotoğrafları ile süslü ilan, duyuru, görsellerde “ilik aranıyor…” denilerek art arda kampanyalar düzenlenirken, devletin sahiplenmesi gereken sma hastaları için yasal yada yasa dışı kampanyalarla para toplamaya çalışıldığını da görüp, izlerken “kan aranıyor” kampanyalarının yeniden başlatılmış olduğunu duyuyoruz..
Kabul etsede etmesede her gün biraz daha yaklaşan seçim sürecine giren ve seçimi kazanmak için taze kana ihtiyaç var diyerek kampanya yürüttüğü şu günlerde Kızılay ve ülkedeki Kızılay şubeleri aracılığı ile ve “İlik aranıyor” başlıklı haberler ile kan toplanıyor.
Halkın oyları ile seçilmemiş, bakanlar gibi atanmış memurlarıymış gibi belediye başkanlarının büyükelçi yada yabancı biri ile görüşmesini izne bağlayan iktidarın 4 dönemdir Ardahan milletvekilliğini yapan Atalay’ın tayfasını yanına alıp, yeniden açılan kan kampanyasına destek verdiğini de gördüğümüz, durup, dururken “Kan neye lazımdır, neden sanki bir yerde düğmeye basılmış gibi kan toplama kampanyaları başlatılır?” sorusunu da akıllara getirmekte.
Buna baktığımızda kanın, ben dahil, her an yaralanacak birine lazım olabilir veya yaşanacak bir savaşta, çatışmada ya da büyük bir depremde veya toplumsal olaylarda hastanelerin acil servislerinin dolmasında lazım olacağını anlarız. Veya ben öyle art niyetli düşünüp, kan vermenin sağlıklı olduğu tezine karşı çıkıyor ya da kan lazımsa “anlaşılmalı ki kanlı bir mücadele, savaş, çatışmada lazım olur…” diyenlerden.
Cemaatler gibi bir taraftan Kurban, diğer yandan Kan arayan Kızılay’ın gerçek kan aradığı, siyasilerin ise yeni isim ve kampanyalar ile taze kan yani yeni bir enerji arandığı esnada “kanın çok konuşulması da, dillendirilmesi de hayra alamet değildir, hem de Suriye’ye yeni askeri birliklerin kaydırıldığı ve karşı taraf, yani Suriye’nin yasal ordusunun topraklarında olan yabancı güçlere karşı yeni bir askeri hareket başlattığı için kan çok mu lazım olacak?” diyenlerdenim…
**Gergin siyaset…
Kan depolarının doldurulmaya çalışıldığı, siyasilerin taze kan aradığı, HDP adaylarının çeşitli bahaneler ile gözaltına alınması, CHP’nin açıklamalarının haber değeri olarak görülmemesi, İYİ Partiye ve diğer irili ufaklı partilerin havuz medyasınca yok sayılması ve AK Parti Genel Başkanı, Cumhurbaşkanı Erdoğan başta olmak üzere, siyasilerin seçime doğru giderken toplumu geren çıkışlar yaptıklarına şahit oluyoruz.
Sonuç olarak yeni bir seçime doğru gidiyoruz ama genel seçimlerde bir mücadele varmış gibi kavgacı, toplumu geren açıklamalar izliyoruz. Suriye sınırında askeri toplantılar yaparak zaten gergin olan toplumu yeni gerginliklere sürüyoruz…
Nedir bu bakış, nedir bu adeta bir savaş?…
Anlayamıyoruz, Türkiye’nin sınırları ile oynanan haritalara çok kızan ama Ülkü ocaklarına yaptığı ziyarette eline sıkıştırılan haritayı büyük bir keyifle gösterip, fotoğraf çektiren iktidarın küçük ama etkili ortağı Bahçeli’nin yasal ve anlaşmalar gereği Yunanistan’a bırakılan ada ve adacıkların Türkiye’nin sınırları içinde gösterdiği demlerde…
Demirtaş’ın hemen bırakılması gerektiğine karar veren ama hala bırakılmadığı AİHM Büyük Dairesi’nin Demirtaş gibi serbest bırakılması için hakkında karar verilen “Bırakın” dediği ancak bırakılmayan Osman Kavala için 2019’da verilen tahliye kararının uygulanmaması nedeniyle Türkiye’nin AİHS’nin 49’uncu maddesini ihlal ettiğine hükmedip, kendisine 7 bin 500 Euro yani tamda şu ekonomik sıkıntıların yaşandığı günlerde 130.223,25 TL ödenmesine karar verdiği haberini de alıyoruz.
Kısacası bayram tatili boyunca uzak kalmaya çalıştığım gündemi takip etmeyip, moralimi bozmayarak, enerji toplayayım derken 3 Y yani Yolsuzlukla, Yoksullukla, Yasaklarla mücadele edeceğini belirtip, 3 K ile bir hayli sıkıştığını gördüğümüz bir yorgun, şaşkın süreci götüremeyen metal yorgunu bir iktidarın her an alacağı bir seçim kararı ile ya herro ya da merro demeyi, düşünmekten bir hayli yorulduğunu da görmekteyiz.