Kıskançlık duygusu, iktidar, denetleme çabası ve hatta aile içi şiddetle bağlantılı, zarar verici bir etkendir. Ona teslim olmak yerine eşinizle birlikte mücadele etmeniz, ilişkinizin sağlıklı biçimde yol almasına yardımcı olur.
Wendy L. Patrick *
Telefonunuzu açtığınızda eşiniz doğrudan “neredeydin,” diye soruyor. Birkaç dakika arayla üç cevapsız aramanız olduğunu geç mi fark ettiniz? Önemli bir buluşmayı kaçırmadıysanız ya da seyahat esnasında radardan kaybolan bir uçakta yolculuk yapmadıysanız, bu durum oldukça parlak ve kırmızı bir uyarı işaretidir.
Tabi ki, sonradan endişelenecek bir şey olmadığı da anlaşılabilir. Belki de yalnızca aşırı biçimde kaygılı biriyle birliktesiniz. Fakat, sürekli biçimde denetim aramalarına maruz kalıyorsanız, bunun nedeniyle yüzleşme zamanı gelmiş demektir. Örneğin, maruz kaldığınız sorgulamanın gerekliliğini ve telefondaki sesin tonunu düşünün. İçinde bulunduğunuz durum, maruz kaldığınız ses tonu ve partnerinizin bir polis sorgusunu andıran tavrına ilişkin sorunlar, sağlıksız bir ilişkinin göstergesidir.
Diğer yandan, bazı partnerler, bu tip bir sorgulamanın niyetini, önemini ve bunun gibi davranışlara eşlik eden denetleme çabalarını hatalı biçimde algılar. “Yalnızca benim için kaygılanıyor,” diye yorumlayan bir arkadaşınız, neden bu kadar geç vakte kadar dışarıda olduğuna dair soruların sorulduğu ve rahatsız edici bir ses tonuyla süren konuşmayı sonuna dek dinledikten sonra şöyle yorumlayabilir: “Sadece beni önemsediğini gösteriyor.” Bu cümle, denetim çabasını yanlış bir şekilde yorumlanabileceğinin bir göstergesi.
Yeni araştırmanın ortaya koyduğu tehlike, kıskançlığın yalnızca kelimelerde kalmayıp, daha ötesine geçen tehditkâr davranışlarla da bağlantılı olması.
KISKANÇLIK, İKTİDAR VE DENETİMİN ROMANTİK MASKESİDİR
Leanna Papp ve ekibinin yaptığı “Heteroseksüel Romantizmin Karanlık Yüzü: Romantik İnanışların Eşler Arası Şiddetle Bağlantısı” adlı araştırma, romantik inanışların, eşler arasında yaşanan şiddete neden olan denetim mekanizmalarının romantize edilmesiyle bağlantılı olduğunu ortaya koyuyor.
Araştırmanın yazarları, çoğu insanın kıskançlık duygusunu olumlu bir biçimde sevgi ve bağlılık belirtisi olarak gördüğünü tespit ederek başlıyor. Medyada sıkça sevginin kıskançlık, şiddet ve denetim çabasıyla bağlantılı biçimde sunulduğunu ve “şiddet romantizmi” tasvirlerinin, bazı kadınların sevgi ve içtenlik duygularını denetim çabalarıyla karıştırmalarına neden olabileceğini ifade ediyorlar.
Zarar verici ilişki modellerini inceleyen daha eski araştırmalardan yola çıkarak, bazı genç kadınların, bir erkeğin bir kadına nasıl giyinmesi veya nasıl davranması gerektiğini söylediği durumlarda, kendisine değer verdiğini, ayrıca “koruyuculuk” ve “sahiplenme” gibi duygularının özveri ve samimiyetle aynı şey olduğunu düşünmelerine yol açtığını aktarıyorlar.
Çalışmaya ortalama 275 heteroseksüel kadın katıldı ve katılımcılar ortalama 30 yaşındaydı. Elde edilen sonuçlar, (romantizmi onaylayan, romantik ilişkilere yüksek değerler atfeden ve kıskançlığı olumlu bir özellik olarak görmeyi içeren) romantik inanışlara sahip olmanın, partnerinin davranışlarını denetlemenin romantik bir hareket olarak görüldüğünü ve bunun da fiziksel ve psikolojik istismar deneyimleriyle bağlantılı olduğunu ortaya koyuyor.
Araştırma yazarları, romantik inanışların sadece ilişkilerde yaşanan şiddete neden olmadığını, aynı zamanda (ilişkideki şiddetle bağlantılı olan) denetim çabalarını romantikmiş gibi görme sorunuyla da bağlantılı olduğunu ifade ediyorlar.
Papp ve arkadaşları, romantik ilişkilere yüksek düzeyde bir değer atfedilmesinin, romantize edilen denetim altına alıcı davranışlarla bağlantılı olduğunu ifade ediyorlar. Araştırmacılar, hayatlarında bir erkek bulunmadığında kendilerini “tamamlanmamış” olarak gören kadınların, davranışlarını kontrol etmeye yönelik işaretlerin açık biçimde görüldüğü durumlarda dahi, herhangi bir işareti olumlu biçimde yorumlayabildiklerini belirtiyorlar.
BİR TEHLİKE UNSURU OLARAK KISKANÇLIK
Kıskançlığın romantize edilmesi, denetim altına alma amaçlı davranışlarla ve dolaylı olarak fiziksel ve psikolojik taciz olaylarıyla da ilişkiliydi. Bilim insanları, kıskançlık kaynaklı şiddetin, kıskançlık unsuru olmayan şiddetten farklıymışçasına, sevginin aşırılığına atfedildiğine ya da görmezden gelinebildiğine dikkat çekiyorlar. Daha önceki araştırmalar kıskançlığı büyük oranda eşler arasındaki “içtenlikli” şiddetle ilişkilendirmiş olsalar bile, yeni araştırma ilk defa “kıskançlığa meyilli anlayışı” ciddi bir tehlike unsuru olarak ortaya koyuyor.
Kıskançlığın romantizmle ilişkilendirilmesinin, insanların kıskanç bir eş arayışına ve kıskançlıklarını rahatça sergilemelerine neden olabildiği görüşündeler.
ATMOSFERDEKİ ŞÜPHE FIRTINASI
Sağlıklı yürüyen ilişkiler emek ve özen gerektirir. İlişkideki sorunları geç kalmadan, daha erken bir zamanda fark etmek, çiftlerin endişeye konu olan noktaları gözden geçirmesine ve ilişkiyi sağlıklı biçimde yürütmesine olanak sağlar. Zarar verici davranışları saptamak hususunda geç kalırsanız, hayata pembe renkli gözlüklerle bakmaya çalıştığınızda nesnelliği kaybetme riski yaşarsınız ve uyarı işareti olan kırmızı bayraklar (artık bitmiş olan) ilişkinizin üzerine örtülür.
Şüphe fırtınasına yakalandığınızda, eşinizin davranışlarını makul görme çabası çekici görünse bile, neticede kıskançlık duygusu ilişkinize karşı bir tehdittir. Bunu yapmaktansa, her iki eş de güvensizlik, paranoya ya da geçmişteki ilişkilerden arta kalan duygusal yaraları da dahil ederek veya etmeyerek, sorunlarla yüzleşebilir ve çözüm arayabilir. Kıskançlık, ilişkinizin yürüdüğü yoldaki sorunları gösteren bir tehlike unsuru olduğu için, konuyu erkenden fark etmek, sizin ve eşinizin sağlıklı ve güven dolu bir eş olma çabasında birlikte yol almanızı sağlayacaktır.
Yazının aslı Psychology Today sitesinde yayınlanmıştır. (Çeviren: Tarkan Tufan)