Aslında bir spor kulübünün ortaya attığı fikir ile gündeme gelen ve daha sonra o dönemin en üst yöneticisi olan Atatürk’ün de onayı ile yasallaşıp, bayram haline gelen 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramını kutladığımız şu günlerde Z Kuşağı diye adlandırılan gençlerin, birçok büyüğün bir yönünü bilmediği Atatürk’ün gazeteci hatta kendi düşüncelerinin içinde olduğu dergiyi dağıttığını ve fikirlerini ortaya koyduğu için o dönemin sarayı tarafından istenmeyen genç, asker, siyasetçi, asi lider olarak ilan edilip, gözaltına, tutuklama ve sürgüne mahkûm edildiğini bilmez..
Şu anki muhalefetin, günlük bir gazete almayan vatandaşın, ‘satılık basın, havuz medya diye suçlayıp, ‘Bizi yazmıyorlar, bizi gündeme getirmiyorlar’ diyerek dert yandığı biz gazeteciler gibi bir gazeteci kimliği de olan Atatürk’ün Samsun’dan sonra gittiği Sivas’ta görüp, okuduğu mahalli basına sarılıp, saraya karşı olduğu için kendisini terörist, hain ilan eden merkez basının alternatifinin mahalli basın olduğunu anlayıp, ‘resmi ilan’ ile sahiplendiğini de bilmeyenlerin gazetecinin, mahalli gazetenin önemini bilmediği gibi Atatürk’ü de çok tanımadıklarını da düşünüyorum.
Evet, Atatürk Samsun’a doğru yol alırken yani bu yola yani bir ülkenin kurtuluşuna ilk adımı atarken fikirlerini ortaya koyduğu, o fikirlerinin okunması için arkadaşları ile birlikte çıkardığı dergiyi bizzat dağıtan ve düşünür, gazeteci olduğu için evinin basıldığı, ülke dışına sürgün edildiği, yakalandığında dönemin sarayına karşı terörist diye idam kararları ile yargılandığını biliyor musunuz, bilmem ama kendisinin fikri olmayan ama mantıklı görüp, onayladığı 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayram ile mesajları paylaşırken andığımız Atatürk’ün bu yönünü, gazeteci kimliğini ve bir genç olarak gündeme, kamuoyuna, insana, cumhuriyete karşı duyarlılığını da bilip ,anlarsak kendisini daha iyi tanır, daha iyi biliriz.
Gazeteci Atatürk’ün basın özgürlüğü ile ilgili söylediği sözleri de buradan geliyor diye düşünüyorum.
Ve aynı Atatürk’ün “Basın, milletin müşterek sesidir. Bir milleti aydınlatma ve irşatta, bir millete muhtaç olduğu fikrî gıdayı vermekte, hülâsa bir milletin hedefi saadet olan müşterek bir istikamette yürümesini teminde, basın başlı başına bir kuvvet, bir mektep, bir rehberdir” derken “Basın hürriyetinden doğan mahzurların giderilme vasıtası, yine basın hürriyetidir.” demesinin anlamını da en azından gazete bayisinden günlük bir gazete alarak anlamak gerekmez mi?
Aynı Atatürk, “Basının tam ve geniş hürriyeti iyi kullanmasının, ne derecede nazik bir vaziyet olduğunu söylemeye lüzum görmem. Her türlü kanuni kayıtlardan evvel bir kalem sahibinin ilme, ihtiyaca ve kendi siyasi telakkilerine olduğu kadar vatandaşların hukukuna ve memleketin, her türlü hususi telakkilerin üstünde olan, yüksek menfaatlerine de dikkat ve hürmet etmek manevi zorunluluğu, asıl bu mecburiyettir ki umumi düzeni temin edebilir. Bununla beraber bu yolda yanılma ve kusur olsa bile; bu kusuru düzeltecek etken ve vasıta; basın hürriyetinden doğan mahzurların giderilme vasıtası, yine basın hürriyetidir.’ derken her satırının çok iyi anlaşılması daha iyi bir cumhuriyet, tam yerleşmiş demokrasi isteyen her insan için yeter, artar bile..
“Cumhuriyet devrinin kendi anlayış ve ahlâkını taşıyan basınını yine ancak Cumhuriyetin kendisi yetiştirir. Bir taraftan geçmiş devir gazetelerinin ve adamlarının düzeltilmesi mümkün olmayanları ulusun gözünde belirlenirken, öte taraftan Cumhuriyet basınının temiz ve feyizli sahası genişleyip yükselmektedir. Büyük ve soylu ulusumuzun yeni çalışma ve uygarlık yaşamını kolaylaştırıp özendirecek işte ancak bu anlayıştaki basın olacaktır.” diyen aynı Atatürk “Gazeteciler, gördüklerini, düşündüklerini, bildiklerini samimiyetle yazmalıdır” derken gazeteciyim diyenlere de önemli bir mesaj vermiş bir gazetecidir.
“Gazeteciler, kanunun ve umumun menfaatlerinin aksine muamelelere şahit ve vakıf oldukları takdirde gerekli yayında bulunmalıdır” derken aynı Atatürk konusuzluk, keyfi ve siyasi davranan yöneticilerin halka, kamuoyuna anlatacak olanın yine gazeteci olduğunu da anlatmak ister.
“Matbuat hiçbir sebeple tahakküm ve nüfuza tabi tutulamaz” izin almadan herkesin gazete çıkarabileceğini ima eden Atatürk’ün bu sözlerine baktığımızda bugünkü İletişim Başkanlığı, Savcılık, Valilik, Kaymakamlık diye adlandırılan kurumların bir gazete açmak isteyende istediği evrakların gereksizliğine ve bürokrasiye neden olduğunu da anlatmak istemiş.
Ve aynı Atatürk, “Önem ve yüceliği cihan medeniyetinde açıkça kendisi gösteren basına, hükümetimizin birinci derecede önem vermesi; bu hususta sarf edeceği mesaiyi, millete ifa ile mükellef olduğu hayırlı hizmetlerin baş tarafına koyması yüksek Meclisin kesinlikle isteyeceği hususlardandır”
“Özel maksatla neşriyat yapan bazı gazetelerin, halkın ekseriyeti üzerinde yaptığı tesir, her memlekette olduğu gibi o gazetelerin lehinde değildir”
“Türkiye basını milletin gerçek ses ve iradesinin doğduğu yer olan cumhuriyetin etrafında çelikten bir kale oluşturacaktır. Bir düşünce kalesi, düşünce yolu kalesi. Basın görevlilerinden bunu istemek, cumhuriyetin hakkıdır.” diyen bir gazeteci liderdir..