AKP, Talan ve Yağmada Sınır Tanımıyor!

Kapitalizm için hep söyleriz ya, ‘meyve vermeyen ağacı keser, gölgesi için büyütmez’. Kar, talan, sürekli kazanç ve yağma mantığı bu söyleme denk düşüyor. İktidar bugüne kadar yapılmış olan ne varsa her şeyi sattı. Satılacak toprak, su ve havadan başka bir şey kalmadı.

Ülkeyi gezenler iyi bilirler, neresine giderseniz gidin adeta inşaata ve beton yığınına döndürüldü. Kırsal kesimlere doğru gittiğinizde göreceksiniz, ‘burada böylesine yatırıma, yollara, tünellere ne gerek vardı’ diye düşüneceksiniz. Ama öyle değil işte. AKP iktidarı gözünü kan bürümüşçesine, ‘talan ve yağma’ bürümüş. O, yaptığı yollardan, tünellerden, viyadüklerden, köprülerden muhtemeldir ki maden aramaları ve yatırımları için ciddi yatırımların olmasını bekleyemeyeceksiniz. Yakın bir zamanda, kağıt üzerinde paylaştıkları, parselledikleri yerlerde açıktan aramalara başlayacaklar, maden çıkartacaklar. Türkiye’nin yüzde 40’ı çoktan parsellenmiştir. İşte o yollar bunun için yapılıyor. Kolay taşınsın, nakliye edilsin diye.

Yetmedi denizleri, kıyıları dolduruyorlar. Yok, hava limanıydı, yok lojistik gemi limanıydı, yok balıkçı barınağıydı, yok sahil dolgu duble yollarıydı, yok balık üretim çiftlikleriydi derken, deniz sahillerinde insanların denizle buluşmasını adeta yok ettiler. Bu insanlar bugün ve gelecekte denizi sadece uzaktan görebilecekler, bakabileceklerdir. Bu yapılan yerlerden dolayı bu tesislerin yanına yaklaşamadıkları gibi denizi de onlar sahiplenecekler. Artık, amatör balıkçılık bile yapılamayacak, çünkü avlanma sahaları yok edildi, edilmeye de devam ediyor.

Ayrıca bu dolguları yapmak için dağı, taşı, tepeleri yerlerinden sökerek, dümdüz ve tahrip ederek, doğayı katlederek tüm bunları yapıyorlar. Onun içindir ki, daha dün Rize’nin İkizdere vadisindeydik. Bu bölgeyi zaten HES’lerle, Taş ocaklarıyla mahvetmişler. Yetmedi, duble yollar, tüneller, viyadükler, koca koca duvarlar, köprüler derken talanı çıplak gözlerle görebiliyorsunuz. AKP, bütçedeki paraları nereye götürdü diye muhalefet sürekli sorular soruyor ya, sorunun yanıtı buralarda. Kelimenin tam anlamıyla paraları betonlara yatırmışlar ve yatırmaya da devam ediyorlar. Erdoğan’ın fabrikaya ihtiyacı yok, böyle bir düşüncesi de zaten yok. Onun kafasında varsa da yoksa da madenler ve yer altı kaynaklarıdır, bize ve toprağımıza hayat veren sularımızdır.

Yetmedi şimdi de, seçimlerde nerdeyse tümünü kaybettiği büyükşehir belediyeleri, Ege ve Akdeniz kıyı şehirlerinin önünü kesmek, iş gördürmemek anlamında mal varlıklarına el koymaya sıra geldi. Mülkiyeti Büyük şehirlere ait olan kıyı bölgelerinin yandaş şirketlere alan açmak, yapılaşma için imkan sağlamak anlamında Meclisten çıkartılmak istenen yasa ile el koymaya çalışmaktadırlar. Bir taraftan, büyük şehirlerin mücavir ve sahiplenme alanlarını daraltırlarken, diğer yandan da yandaş şirketlere talan ve yağma için zemin hazırlamaya çalışmaktadırlar.

Yandaş haklarını savunmak ve sahip çıkmak için sanırım kimse AKP’nin eline su dökemez. İşi o kadar ileri götürdüler ki, Hastanesi olanı Sağlık Bakanı yaptılar, Turizm şirketi olanı Turizm Bakanı yaptılar, Milletvekili olamayanı Bakan yardımcısı ya da Büyükelçi yaptılar, şirket ve kurumların yönetim kurullarına atadılar. Yandaşlar zenginleşsin diye birkaç yerde yönetim kuruluna soktular, dudak uçuklatan maaşlar aldılar, kişilere 3-4 yerden maaşlar bağladılar. İlkokul mezunu şahsiyetleri Merkez Bankası yönetim kuruluna getirdiler. Adalet ve Liyakat hak getire. Üç ayı aşkındır Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri haklı olarak direniyorlar, öğrencilere sokakta yapmadıkları işkence, eziyet ve saldırı, soruşturma ve gözaltı kalmadı. Bir kişiyi savunma ve sahiplenme uğruna, iyi yetişmiş, yığınla gencecik beyinlerin adeta geleceklerini karartıyorlar.

Buradan çıkış vardır. Umutlarımızı tüketmeyeceğiz, toplum olarak topyekün direneceğiz ve kazanacağız. Çünkü biz haklıyız ve halkız. Onlar gidecekler, biz kalacağız. Onlar bitecekler, biz büyüyeceğiz ve çoğalacağız. Muhalefete Ankara meclisini dar ederlerse bizde her bir ‘Sokağı Meclis Yapacağız’. Çare sensin, çare biziz.