ANKARA – Türkiye’de yerel seçim çalışmaları hız kazanırken, partilerin de nasıl bir strateji izleyeceği merak konusu. Özellikle ittifak siyasetinde nasıl bir yol izleyeceği merak edilen Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, Artı Gerçek Ankara bürosunun sorularını yanıtladı. Özel, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) eş genel başkanlarının ziyaret talebinde bulunduğunu belirterek, kendisinin de genel merkezlerine gideceğini söyledi. HEDEP’in “Batıda ittifaka açığız” açıklaması ile ilgili de “HEDEP’in de geçmişe bakıp bugün bir işbirliği olacaksa bunun açık olması lazım yaklaşımını da anlaşılır ve haklı buluyorum” yorumunda bulundu.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in Artı Gerçek’e verdiği söyleşi şöyle:
Bugün İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener ile görüştünüz. Görüşmenizin içeriğine ilişkin bilgi verir misiniz?
Biz bugün yaptığımız görüşmede Genel İdare Kurulu (GİK) kararının olduğunu ve eğer o kararda bir ısrar varsa buna saygılı olduğumuzu söyledik. Ama eğer GİK’de yine müzakere edebilirseniz biz size iş birliği teklif ediyoruz dedik. Bu işbirliğini de biz arkadaşlarımız sizin arkadaşlarınızla bir araya gelip görüşebileceklerini, ama ilk önce böyle bir işbirliğine kapı aralıyor mu İyi Parti’ye onu sorduk. Onlar da GİK’e götürüp soralım dediler. Bütün müzakere bundan ibaret.
Görüşmeden nasıl bir izlenimle ayrıldınız?
Yetkili kurullarına saygılı bir çerçevedeydiler, orada müzakere edeceklerini söylediler. Meral Hanım ‘Ben karşı oy kullananların isimlerini dahi söylüyorum. Şekli bir demokrasi tarif etmiyorum, orada arkadaşlar özgürce tartışıyorlar ne karar verirlerse uyuyorum’ dedi. Bence bu kıymetli bir şey. Biz de Parti Meclisi’ne önceden bir karar dayatmıyoruz. Meral Hanım da benzer şeyler söyledi. Çok da gecikmeden, pazartesi günü Genel İdare Kurulu var, orada tartışacaklar.
‘AKŞENER İLE GÖRÜŞMEDE BİR İL VEYA BİR ADAY İSMİ GEÇMEDİ’
İyi Parti’nin Ankara ve İstanbul’da CHP adaylarını desteklemesi karşılığında İzmir’de Ümit Özlale’nin desteklenmesini isteyebileceği yönünde iddialar var. Bu iddialara bir yanıtınız olur mu?
Bu görüşmede hiçbir il ve adayın ismi geçmedi. Biz görüşmeye işbirliği yapmanın, yapmamaya göre muhalefete daha çok kazandıracağı verisi ve gerçeğiyle gittik. Gelin işbirliğinin kapısını aralayalım, çünkü yapmamaya göre daha avantajlı oluruz dedik. Yoksa bu işten Cumhur İttifakı yararlanır dedik. Bunun dışında bir aday ismi ya da bir il ismi hiç geçmedi.
Peki anket ya da bir çalışma yapılıyor mu?
Bizim elimizdeki belediyeler için memnuniyet anketi yaptırıyoruz. Büyükşehirlerin anketi için sahadalar. Bu hafta sonu raporlanıp hazırlanacak. Gelecek hafta da bizde olan büyükşehirlerin ilçeleri ve il belediyeleri çalışıyor olacaklar.
‘HEDEP EŞ BAŞKANLARI ZİYARETE GELMEK İSTEDİKLERİNİ SÖYLEDİ’
Yerel seçimlerde işbirliği konusunda HEDEP’e bir ziyaretiniz olacak mı?
HEDEP’in eş genel başkanları ziyarete gelmek istediklerini söylemişlerdi. Ben de memnuniyet duyacağımı söylemiştim. Hatta ‘Meclis’te mi olacak?’ diye sormuşlardı. Ben de genel merkezde memnuniyet duyacağımı ve ben de genel merkezlerinize de gelirim dedim. Yani o konuda açığız, ancak yanılmıyorsam onların bir saha ziyaretleri var, bundan bahsetmişlerdir. O takvime göre bir randevu isteyeceklerini söylemişlerdi, talep ettiklerinde randevu vereceğiz tabii.
‘İŞBİRLİĞİ OLACAKSA AÇIK OLMALI YAKLAŞIMINI ANLAŞILIR VE HAKLI BULUYORUM’
HEDEP eş genel başkanları batıda ittifaka açık olacaklarını söylediler. Ancak bir ittifak olacaksa şeffaf ve kamuoyuna açık olmak koşuluyla destek olacaklarını belirttiler. Siz neler söylemek istersiniz?
Genel seçimlere yönelik İyi Parti’nin ve bazı ittifak ortaklarımızın ‘kendi kimliğimizle var olmalıyız’ sözlerine hak veriyorum. Geçmiş tecrübeden hareketle seçim bittikten sonra herkesin kendi özgür siyasetini yapmasını, kendi politikalarını halka anlatma isteğini ve sürekli bir ittifak halinde ilerleme işini doğru olmadığını söyleyenlere hak veriyorum. Hatta ben, ittifak kelimesi yorulduğu için, artık işbirliğini kullanıyorum ve ikili işbirlikleri daha doğru olur diyorum. HEDEP’in de geçmişe bakıp bugün bir işbirliği olacaksa bunun açık olması lazım yaklaşımını da anlaşılır ve haklı buluyorum. Ama ilerde işbirliği olur ya da olmaz ona bir şey diyemem. Farklı partileriz farklı karar alma mekanizmalarımız var. Ama HEDEP eş genel başkanlarının açık bir işbirliği olması yönünde yaptığı sözlerini de garipsemiyorum.
Genel seçimlerde HEDEP ile bir ittifak olmadı. Olmadı diyoruz çünkü; onlar kazanamadığımız yerlerde iktidara kaybettirme stratejimiz var dediler. Bu bizim lehimize bir durumdu ama bu gizli bir ittifak değildi. O yüzden bir ittifak olacaksa açık olsun söylemini ben anlaşılır buluyorum.
Ancak olur ya da olmaz, İyi Parti için nasıl dikkatli bir dil kullanıyorsak, takdir onların yetkili kurullarının diyorsak benzer bir durum burada da var. Benim şöyle bir zorluğum da var, CHP olarak milletvekili sayımız daha fazla, oy oranımız daha yüksek ve belediye sayımız daha çok. Bu nedenle eğer burada özenli bir dil kullanmazsam üstten ve kendine mecbur eden bir yaklaşıma girmiş gibi olurum. Buysa olası işbirliklerinin şimdiden önünü tıkar.
‘DUYMAYANDA SORUN VARDIR, SÖYLEYENDE DEĞİL’
“Kürtler daha az eşit” sözleriniz çok tartışıldı. Bunun üzerine Numan Kurtulmuş’un “Kürt vatandaşlarımız istedikleri yere geliyor” diyerek Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’ı örnek verdi. Bu açıklamayı nasıl değerlendirirsiniz?
Öncelikle bu açtığımız tartışmadan çok memnunuz. Bu sözler, ‘ben Kürtleri severim, Kürt komşum var’ demek kadar komik bir şey. Bir yerde eşitsizlik olup olmadığına eşitsizliği yaratanlar değil, eşitsizliğe uğrayanlar karar verir. Bütün dünyanın genel yaklaşımı bu. Hatta kadının beyanı esastır sözünün ne kadar önemli ve ne kadar meseleyi doğru yerden okuyan bir kaide olduğunu biliyoruz. Bunu niye bu söyleniyor diye merak ediyorlarsa AKP’deki kadınlara siyasetçiler sorsunlar. Yoksa toplumun yarısı, ‘senin neren eşitsiz, önünden yemeğini mi eksik ettik’ diye söyleyen o eril dile mahkum olur. Şimdi ‘Türkiye’de başbakan da oldular cumhurbaşkanı da oldular’ diyorlar.
Ben de başka bir durumu örnek verdim: Hem atanan kayyımlar üzerinden anlattım hem de Türkiye’de çok sayıda Kürt, ‘ben haksızlığa, eşitsizliğe uğruyorum ifadelerini aktardım. Seçtiğim belediye başkanı beni yönetmiyor ya da mülakatlarda eleniyorum” diyorlar. Bunu Kürtler söylüyor ve Numan Bey duymuyorsa Kürtlerin dilini değil, Numan Bey’in kulağını kontrol ettirmesi lazım, çünkü duymayan da sorun vardır, söyleyende sorun yoktur. Modern dünyada ve modern demokrasilerde mesele böyledir. Birisi haksızlığa uğradım diyorsa o haksızlığa uğramıyorum diyene kadar onu dinlemek lazım. Onun için de kulağı açık tutmak lazım. Birisi eşitsizlikten yakınıyorsa birisi de duymuyorsa dile değil kulağa bakılır.
‘TANJU ÖZCAN GEÇMİŞTE YAPTIĞI EYLEM VE AÇIKLAMALARI BİR DAHA YAPMAYACAĞI SÖZÜ VERDİ’
Son olarak bu hafta Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan’ın yeniden partiye kabulü tartışmaları da beraberinde getirdi. Bu konuya ilişkin neler söylemek istersiniz?
Biz 100. Yıl Affı yüzüncü affı diye bir meseleyle yaklaşıyoruz ve bu 100. Yıl affından eğer gelen dosyada kişinin kadına karşı şiddet, cinsel taciz gibi bir durum yoksa affetmeyi gündeme alıyoruz, bu süreçte her dosyayı tek tek inceliyoruz. Ben Tanju Özcan ile telefonda konuştum ve kendisi bana bundan sonra yerel siyasete odaklanacağını, genel siyasette partinin politikalarını sıkıntıya sokacak ve yeni tartışmaları tetikleyecek polemiklerin içinde olmayacağı konusunda bana söz verdi. Ayrıca Genel Başkana (Kemal Kılıçdaroğlu) da soracağım demem de çok tartışıldı. Oysa Tanju Bey’in bazı söz ve eylemleri doğrudan sayın Kılıçdaroğlu’nu hedef almıştı. Bu konuya nasıl yaklaşıyor diye kendisini (Kılıçdaroğlu) aradım. Birkaç vekil arkadaşa da sorduk. Kendileri helalleşme üzerinden yaklaştı, yani birisi helallik istersek helalleşilebileceğini söyledi.
Bu çerçevede biz de kendisinin partiye dönmesini yeterli olacağını düşündük. Bununla beraber ben kendisinin geçmişte hepimizi üzen ve parti hukukuna göre de suç kabul edilen eylemleri olduğunu biliyorum. Ancak kendisi de af talep etti yani, bunların bir suç olduğunu kabul etti. Sonuç olarak geçmişteki söylemlerini tekrarlamayacağına inandığımız için partiye geri kabul ettik. Biz Tanju Özcan’ın söylediği şeyleri artık suç görmüyor değiliz. Sadece bir daha tekrar etmemek sözü ile bağışlanma talebini kabul ettik. Bir daha bunların söylenmemesi bağışlanmayıp da söyleniyor olmasından iyidir.
Kurultay’ın ardından ilk olarak KKTC ardından Bosna Hersek’e bir ziyaret gerçekleştirdiniz. Bu dış ziyaretlerdeki sıklığı devam edecek mi, bu ziyaretleri neye göre belirliyorsunuz?
CHP’nin geçmiş dönemine bakarak neyi düzeltmem lazım ve neyi daha iyi yapmam lazım diye baktığımda, dış politikada daha proaktif olmak ve dış ilişkileri iyi yapmak gerektiği kanaatine vardım. Dış politika başka bir şey, dış ilişkiler başka bir şey ancak birlikte götürülmesi gereken bir süreç. CHP bu konularda biraz eksik kaldı. Bunu kimseyi suçlamak için söylemiyorum ama önce 7 Haziran seçimi, sonra arada yaşanan hepimizi çok üzen o dönem, ardından 1 Kasım, iktidarın yeniden bir partiye geçmesi, sonra o partisinin başbakanının istifa etmesi, sonra darbe, sonra anayasa değişikliği, sonra baskın seçim, sonra yerel seçim ve sonra yüzyılın seçimi. Bu CHP’yi çok içe kapattı ve dış ilişkileri aksadı. Dış politikada da olması gerektiği gibi kadar proaktif ve ön alıcı değildi. Bunu düzeltmem lazım diye düşünerek, İlhan Uzgel Hoca gibi birini ekibe dahil ettik. Namık Tan gibi tecrübeli bir diplomatı da dış ilişkilerin yönetimine dahil ettik. Selin Sayek Böke gibi dünyadaki temsil edildiğimiz örgütlerde ondan da çok ciddi yararlanıyoruz. Bu üç katkıyla etkin bir dış ilişkiler ve dış politika söylemi üzerine yürüyeceğiz.
‘ÜSTLENMEMİZ GEREKEN NEGATİF DURUMU DÜZELTMEK İSTİYORUM’
Türkiye dış politikasında geleneksel olarak Kıbrıs ve Azerbaycan ziyareti var olan bir şey. İlk olarak Kıbrıs’a gittik ve bütün düzeylerde temaslarda bulunduk. Azerbaycan’a da gitmek istiyorum. Azerbaycan meselesinde CHP’den bir uzak durma var. Bu sadece Azerbaycan’ın sorumluluğunda değil, bizim geçmişte bazı söylemlerimiz, kullandığımız ifadelerimiz var ve belki dil sürçmelerindeki düzeltmelerinde hızlı davranmamamız Azerbaycan-CHP ilişkilerini zedelemiş. Benim işim bu ilişkileri onarmaktır. Çünkü Türkiye’de Azeri kökenli çok sayıda vatandaşımız var. Oradan Türkiye’ye doğru bir kırılganlığa biz tahammül edemeyiz, onu düzeltmek istiyorum.
‘BALKANLARDA DAHA AKTİF SİYASET İZLEMEMİZ LAZIM’
Balkanlarda da daha aktif bir siyaset izlememiz lazım. Benim anneannemin, babaannemin ve dedemin Balkanlarda doğmuş olması bir akrabalık ilişkisi de geliştiriyor, bunu da önemsiyorum. Kafkaslar meselesi Türkiye’de çok sayıda çok sayıda Çerkez, Abaza yurttaş varken oraları ihmal etmemek gerekir. Ve bunlarla eş zamanlı örneğin sosyalist enternasyonalde CHP’yi genel başkan düzeyinde ben temsil edeceğim. Avrupa Sosyalist Partisi’nin başkanlar toplantısına mutlaka gideceğim. Dünyadaki bütün siyasi akrabalarımızla mümkün olan en iyi ilişkilerimizi sürdüreceğiz. Tabii yerel seçim gündemi bunu belli bir süre biraz akamete uğraşacaktır ama onun dışında her ay birkaç temasla bu eksik bıraktığımız dışişleri yapıp, dış politikada daha ön alıcı bir siyaset izlemeyi düşünüyoruz.