AKP’nin kurucularından 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül İstanbul’da eski vekillerle buluştu. Başkanlık sistemine karşı çıktı. Gül, Suriye kriziyle ilgili “Milli çıkar için savaşa girilebilir. Önemli olan bataklığa girmemektir” dedi…
Türkiye’de 1 Kasım seçimleri sonrası yeni anayasa ve başkanlık sistemi tartışılmaya başlandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın istediği başkanlık sistemine ise AKP kanadından farklı tepkiler de geliyor. Başkanlık sistemine karşı çıkanlardan biri de Tayyip Erdoğan’la birlikte AKP’nin kurucularından olan 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül…
Gül’ün, dün Türk Parlamenterler Birliği İstanbul Şubesi’nin basına kapalı düzenlediği toplantıda eski AKP, Saadet, Refah, ANAP ve DYP’li vekillere dikkat çekici mesajlar verdiği öğrenildi.
KUVVETLER AYRILIĞI VURGUSU
Aralarında AKP’nin eski ağır toplarından Nevzat Yalçıntaş, Azmi Ateş, Tevhit Karakaya gibi isimlerin de olduğu toplantıda Gül’ün, “Başkanlık sistemi olmaz. Olması için kuvvetler ayrılığının anayasada çok net olarak yeniden belirlenmesi şart. Onun için ben zor görüyorum” dediği ifade edildi. Gül, 20 Şubat 2015’te de, İstanbul Tophane’de Kılıç Ali Paşa Camii’nde kıldığı cuma namazının ardından başkanlık sistemiyle ilgili şu ifadeleri kullanmıştı: “Benim bu konudaki fikirlerim biliniyor. Nasıl bir başkanlık? Çok önemli. Türk tipi bir parlamenter sistem yaşadık ve bunun sıkıntılarını gördük. Türk tipi bir Başkanlık sistemi olmaması gerekir. Bir başkanlık sistemi olacaksa ABD’de olduğu gibi gerçekten kuvvetler ayrılığının açık seçik sarih bir şekilde yazıldığı, her şeyin çok iyi tarif edildiği gelişmiş demokrasilerde hukukun üstünlüğüne dayalı şekilde olursa şüphesiz o da demokratik bir sistemdir.”
‘DEVLET ADAMI’ GÖNDERMESİ
Abdullah Gül, eski vekillere hitap ettiği toplantıda demokrasi vurgusu da yaptı. Gül’ün sözleri şöyle aktarıldı: “Türkiye’nin kalkınma hamlesi, demokratikleşme ve insan haklarında atacağı adımlar ve samimi uygulamayla olur.” Gül’ün Suriye ve Rusya meselesinde de şöyle konuştuğu belirtildi: “Milli çıkar için savaşa da girilebilir. Ama önemli olan bataklığa girmemektir. Devlet ve siyaset adamlarının elinde dürbün vardır, olmalıdır. Halk gördüğüyle, siyaset ve devlet adamı ise daha uzağı hesap edip görmeye çalışmasıyla bilinir. Suriye ve Ortadoğu’daki gelişmelerden çok endişeliyim. Türkiye gücüne uygun siyaset yapmalıdır.”