Kuzey Teve

betnis giriş
betnis
yakabet giriş

ÇGD MAYIS 2021 MEDYA İZLEME RAPORUNU AÇIKLADI

ÇGD MAYIS 2021 MEDYA İZLEME RAPORUNU AÇIKLADI
240 views
16 Haziran 2021 - 20:42
Spread the love
  1. Mayıs 2021: Rize Nabız Gazetesi’nin yayınladığı 7 ayrı habere bir anda yayın erişim yasağı getirildi. Gazete sahibi  aynı  zamanda Çağdaş Gazeteciler Derneği Rize Şube Başkanı Gençağa Karafazlı, “Biz objektif haberciliğimize gerçekleri kamuoyuna açıklamaya devam edeceğiz” açıklaması yaptı.

5-22 Mayıs 2021: Mezopotamya Ajansı ile Jinnews’in internet adreslerine dört kez erişim engeli getirildi.

Mayıs 2021: Anayasa Mahkemesi (AYM) internet üzerinden yapılan radyo ve televizyon yayınlarının, yönetmelikle RTÜK iznine bağl- anması ve RTÜK tarafından denetlenmesine ilişkin yasal düzenlemenin iptali talebini oy çokluğu ile reddetti. Mahkeme Başkanı Zühtü Arslan, Başkanvekili Hasan Tahsin Gökcan ve eski Başkanvekili Engin Yıldırım dahil beş üye; usul ve esasların kanunla değil yönetmelikle belirlenmesinin, “ifade ve basın özgürlüğünün ancak kanunla sınırlandırılabileceği” gerekçesi- yle anayasaya aykırı olduğunu belirtti.15 Mayıs 2021: Türkiye’nin ilk trans güzellik kraliçesi Çağla Akalın, geçen mart ayında tel- evizyoncu Acun Ilıcalı’ya ait Exxen platformun- da yayımlanan Gökhan Çınar’ın sunduğu Katar- sis’in 11. bölüm konuğuydu. Program kaydının silinmesi üzerine, RTÜK’ün programa ceza kestiği ve yayından kaldırılmasını istediği or- taya çıktı. Çağla Akalın, “Programın Exxen’den kaldırıldığını fark ettim. Program sunucusu Gökhan Çınar’a durumu sorduğumda ‘kendis-

inin de programın yayından kaldırıldığını yeni öğrendiğini ve üzgün olduğunu’ söyledi. Yapılan açıklamada benim konuk olduğum Katarsis yayını için RTÜK tarafından platforma para ce- zası verildiğini ve yayının kaldırılması istendiği söylendi” dedi.

  1. Mayıs 2021: CHP Genel Başkan Yardımcısı Gamze Akkuş İlgezdi, RTÜK ile ilgili hazırladığı raporda; RTÜK’ün 1 Ocak 2014 – 31 Aralık 2020 tarihleri arasında toplam 11 bin 220 karara imza attığını belirterek, “Bunların yüzde 72’sinde me- dya kuruluşlarına ceza kesti. Bu süreçte medya

kuruluşlarına toplam 6 bin 281 kez idari para ce- zası verildi” dedi.

  1. Mayıs 2021: Basın İlan Kurumu (BİK) Evren- sel Gazetesi yazarı Ceren Sözeri’nin 14 Mart 2021 tarihli “Vatan destan yazmış halk nefes alamıyor” başlıklı yazısında polislere yönelik kullandığı “saldırı” ifadesi nedeniyle gazeteye beş gün ilan kesme cezası verdi. BİK’in bugüne kadar Evren- sel’e kestiği ilan kesme cezaları 103 güne ulaştı.

21 Mayıs 2021: Zonguldak’ta yayın yapan Halkın Sesi Gazetesi’nin, Belediye Başkanı Selim Alan

EMNİYET’TEN ‘KİŞİSEL VERİLERİ KORUMA’ KILIFLI SANSÜR GENELGESİ!

Emniyet Genel Müdürü Mehmet Aktaş im- zasıyla 27 Nisan tarihinde, konusu ‘Ses ve görüntü kaydı alınması’ olan bir genelge yayınlandı. Genelgede; polislere, eylem ve protestolara müdahaleleri sırasında ses ve görüntü alınmasına fırsat vermemeleri ve eylemin veya durumun niteliğine göre kayıt yapan kişileri engellemeleri, kanuni şartlar oluştuğunda adli işlem yapmaları talimatı aktarıldı. Söz konusu yasağın, özel hayatın gizliği ile kişisel verilerin korunmasını amaç edindiği savunuldu.

‘Kişisel verilerin korunması’ ve ‘özel hayatın gizliği’ makyajıyla savunulan genelge; özünde de sözünde de bir sansür, haber alma hak- kının engellenmesi genelgesidir ve hedefin basın mensupları olduğu açıktır. Covid-19 sal- gınını, gösteri ve yürüyüş hakkı gibi Anayas- al hakların kullanımını engellemek için fırsat bilen siyasi iktidar, bu engellemeleri aşarak Anayasal haklarını kullananların, gazeteciler aracılığıyla seslerini duyurmasını de engel- lemeyi çare görme çaresizliğine düşmüştür. Aynı şekilde hak arayışında olan vatandaşlara karşı polisin şiddet uygulayarak müdahale ve gözaltı işlemlerinin kamuoyuna yansımasının önüne geçilmesi de bu yola amaçlanmak- tadır.

Siyasi iktidarın genelgeyle neyi murat et- tiği de çok geçmeden herkes tarafından görüldü. Genelgenin yayınlanma tarihinden dört gün sonra, 1 Mayıs İşçi ve Emekçi Bay-

ramı’nda, basın açıklaması yapmak için to- planan gruplara polis tarafından müdahale edilirken, bunu görüntülemeye çalışan basın emekçileri de genelge dayanak gösterilerek engellendi. Ankara ve İstanbul’daki basın açıklamaları sırasında polisler, gazetecilerin fotoğraf çekmelerine görüntü almalarına en- gel oldu.

Ankara’daki eylemlerde görüntü almaya çalışan Yol TV muhabiri Özge Uyanık’ı polis memuru “Daha dün genelge yayınlandı” diye engellemeye çalıştı. Polis, Uyanık’ın basın kartını göstermesine rağmen  telefonunu yere attı ve çektiği videoyu silmeye çalıştı. Sultan Eylem Keleş de Taksim’e çıkmak ist- eyenlere polis müdahalesini görüntülerken alandan uzaklaştırıldı. Keleş’in ‘’Gazeteciyiz, işimizi yapıyoruz’’ demesine rağmen polisler, ‘’Burası bizim güvenli alanımız, genelge tali- matı geldi’’ dedi.

Emniyet Genel Müdürlüğü’nün genelgesi, basın özgürlüğünü açıkça ihlal niteliğinde olup, aynı zamanda suçu teşvik içeriği de taşımaktadır. Türkiye’de adeta normalleşen, protestoculara müdahalede polislerin görev sınırlarını aşarak suç işleme tutumu, genel- geyle bir ‘özgürlük’ haline gelmektedir. Dolayısıyla genelge; suç işleme eğilimind- eki emniyet mensuplarını teşvik edici, basın mensuplarını ve halkın haber alma hakkını engelleyici, hukuk devleti açısından bir utanç vesikasıdır. (30 Nisan-1 Mayıs 2021)

ve Sedat Peker’in ilişkilerine yer verdiği haberl- ere erişim engeli getirildi. Zonguldak Nöbetçi Sulh Ceza Hakimliği’nin erişim yasağı gazeteye e-posta yoluyla tebliğ edildi. Zonguldak’ın AKP’li Belediye Başkanı Selim Alan’ın başvurusu üzer- ine alınan kararlar sonrasında bahsi geçen dört haber yayından kaldırıldı.

21 Mayıs 2021: Dönemin İstanbul Anadolu Cumhuriyet Savcısı Nihat Demir ve bazı yargı mensupları, 2017 yılında, “Erdoğan’ın Fedaileri” adlı facebook sayfasında bazı paylaşımlarda bulunmuştu. Söz konusu paylaşımları haber- leştiren Oda Tv ve soL, “bağımsız yargı men- suplarının partizanca paylaşımlar yaptıkları- na” dikkat çekmişti. 3 Temmuz 2017 tarihinde yayımlanan haberler, Nihat Demir’in başvurusu sonucu kaldırıldı.

23 Mayıs 2021: RTÜK üyesi İlhan Taşcı; RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin’in talimatıyla, televizyon ekranlarına ilişkin şikayetlerde T.C. kimlik nu- marası ve açık adres bilgilerinin de istenmeye başlandığını açıkladı. Taşcı, “Kimlik numarası uygulamasına geçilmesinin ardından bir anda şikayet sayısı yüzde 80 civarında düştü. Aylık ortalama gelen şikayet sayısı şu anda 3-4 bin dolayında. Bunun en önemli nedeni izleyicilerin kimlik numarası vermek istememesi ve vermeleri halinde başlarına bir iş gelebileceği korkusu” dedi.

İKTİDAR YANLISI MEDYA

  1. Mayıs 2021: Aksaray’ın Sarıyahşi ilçesinin AKP’li belediye Başkanı Fatih Ünsal’ın, bele- diyenin imkanlarını kendisi için kullandığı id- dialarıyla ilgili haberler, “kişilik hakları ihlali” gerekçesiyle, Aksaray 1. Sulh Ceza Hakimliğince erişime engellendi.
  1. Mayıs 2021: Van Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü’ne bağlı Şerif Onat Sosyal Hizmet Merkezi’nde görevli çocuk gelişimci Agit Demir- kan’ın İpekyolu İlçe Kaymakamı Sinan Aslan’ın karşısında ayağa kalkmadığı için kaymakamın korumaları tarafından darp edilerek gözaltına alındığı iddiasıyla ilgili BirGün ve Artıgerçek’te yer alan haberler, “kişilik hakları ihlali” gerekçesi- yle, Van 3. Sulh Ceza Hakimliği kararı ile erişime engellendi.
  1. Mayıs 2021: Sedat Peker’in, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun katılacağı canlı yayın öncesi Soylu’ya sorulmasını istediği ve MHP MYK üyesi Ali Uçak ile ilgili iddiaların bulunduğu tweeti pay- laşması ile ilgili Cumhuriyet, Gerçek Gündem, Yurt Gazetesi’nde yer alan haberler, “kişilik hak- ları ihlali” gerekçesiyle, Alaşehir Sulh Ceza Hakim- liğince erişime engellendi.

BİK’İN MUSLUĞUNDAN KANA KANA İÇİYOR!

Türkiye’de basın alanında yetkilendirilen iki kamu kurumu; raporlarımızda, basına yönelik çeşitli uygulamalarıyla neredeyse her ay yer almakta. Bu kurumlardan biri Basın İlan Kuru- mu (BİK), diğeri Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK)’tür. Basın hürriyetinin sağlanması, ka- musal yayıncılığın teşvik edilmesi amaçlarıyla oluşturulan bu kurumların uygulamaları, artık tuzun koktuğu aşamaya ulaşmış durumdadır.

BİK’e ilişkin geçen ay uluslararası bir organın- da kuruluşunda yayınlanan haber, iktidar yanlı- sı medyanın, BİK’in üzerinden kamu kaynakla- rına nasıl eriştiğini net olarak ortaya koydu. DW Türkçe’de yayınlanan haberde; Cumhurbaş- kanlığı İletişim Başkanlığı’na bağlı olan Basın İlan Kurumu’nun (BİK) raporları yer verilerek, hükümet yanlısı yayın yapan gazetelere, ge- çen yıl 141 milyon 932 bin TL’nin üzerinde kamu kaynağının aktarıldığı bildirildi. BİK üzerinden

verilen resmi ilanların yaklaşık yüzde 78’lik bö- lümü Sabah, Hürriyet, Posta, Milliyet, Yeni Şa- fak’a gitti. Buna karşın tirajlarda yıl boyunca ilk üç gazete arasında olan Sözcü, resmi ilan geli- rinde ancak 6’ncı sırada kendisine yer bulabildi. Sözcü ve Cumhuriyet’in arasında bulunduğu 9 gazete, resmi ilanların sadece yüzde 22’ni ala- bildi.

BİK’in çifte standardı resmi ilanların haksız şekilde dağıtılmasıyla sınırlı kalmadı, ilan kes- me cezalarında da yaşandı. Gazetelere verilen ilan kesme cezaları, 2020’de yüzde 150 artış gösterirken, cezaların yüzde 97’si BirGün, Cum- huriyet, Evrensel, Korkusuz ve Sözcü’ye kesildi.

Vatandaşların vergileriyle oluşan kamu ku- rum bütçelerinden verilen resmi ilanları, iktidar yanlısı gazetelere akıtan BİK, kararlarıyla bir kez daha basın özgürlüğüne karşı cephenin can suyu olduğunu ispatladı. (28 Mayıs 2021)

Gözaltı, Tutuklama, Dava ve Yargı Kararları

1 Mayıs 2021: 2018’in nisan ayında “örgüt üyeliği” iddiasıyla tutuklanan ve Tarsus 3 Nolu T Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutulan, kapatılan Aza- diya Welat Gazetesi’nin eski yazı işleri müdürü İsmail Çoban, abone olduğu Özgürlükçü Demokrasi gazetesinin beğendiği yazılarını daha sonra tekrar okumak üzere kesip arşiv- ledi. 24 Temmuz 2019 tarihinde gardiyanlar tarafından gerçekleşen koğuş baskınında el konulan gazete kupürleri, “suç delili” sayılar- ak el konuldu. Tarsus Cumhuriyet Başsavcılığı Cezaevi Soruşturmaları Bürosu tarafından Çoban hakkında başlatılan soruşturma başlatıldı. 18 ay sonra hazırlanan iddianame, Tarsus 8. Asliye Mahkemesi tarafından kabul edildi. Çoban hakkında açılan davanın karar duruşmasında, gazete kupürleri arasında bu- lunan ve Kürtçe yazılan yazılar için “bilinmey- en bir dil ile yazılı” ifadeleri kullanıldı. Çoban’a kupürler gerekçe gösterilerek, “infaz kurumu- na veya tutukevine yasak eşya sokma” iddi- asıyla iki yıl hapis cezası verildi.

  1. Mayıs 2021: Avrupa İnsan Hakları Mah-

kemesi (AİHM), TBMM’nin “17-25 Aralık” soruşturmasıyla ilgili çalışmaları hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından getirilen yayın yasağının ifade özgürlüğünü ihlâl ettiğine hükmetti. Gazeteci Banu Güven ile akademisyenler Yaman Akdeniz ve Ker- em Altıparmak tarafından yapılan ortak baş- vuruya ilişkin kararını açıklayan AİHM, Banu Güven’i gazeteci kimliği nedeniyle yayın yas- ağı konusunda “mağdur” olarak tanımladı. AİHM, toplumsal bir konuyla ilgili yayın yas- ağını, “toplumu aydınlatma misyonu olan gazetecileri caydırıcı bir önlem” olarak değer- lendirdi. Karar gereği Türkiye, Banu Güven’e mahkeme masrafı olarak bin 500 Euro ödeye- cek.

  1. Mayıs 2021: İstanbul Bölge Adliye Mahkem- esi Savcılığı, Cumhuriyet Gazetesi’nde 2018’de yayımladığı yazı dizisi nedeniyle çarptırıldığı 15 ay hapis cezası bozulan akademisyen Bülent Şık’ın beraatine itiraz etti. İstanbul Bölge Ad- liye Mahkemesi Cumhuriyet Savcısı Ersel

Yıldız, kararı Yargıtay’a taşıdı. Savcı itiraz dil- ekçesinde Şık’ın “göreve ilişkin sırrı açıklam- ak” suçundan cezalandırılması gerektiğini savundu. Sağlık Bakanlığı’nın kanserojen kimyasallarla ilgili araştırmasının sonuçlarını kamuoyuna açıkladığı için yargılanan Bülent Şık, Eylül 2019’da görülen karar duruşmasın- da “Göreve ilişkin sırrı açıklama” suçlamasıyla 1 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırılmıştı.

5 Mayıs 2021: Pir Haber Ajansı (PİRHA) mu- habiri Ersin Özgül, Diyarbakır merkezli olarak yürütülen Demokratik Toplum Kongresi (DTK) soruşturması kapsamında gözaltına alındı ve İzmir TEM Şubesi’ne götürüldü. Özgül’e “örgüt üyesi olmak” suçlaması yönetildi. Özgül, em- niyetteki ifadesinin ardından aynı gün serbest bırakıldı.

  1. Mayıs 2021: Elazığ’da 28 Mart 2019 tari- hinde evinde ölü bulunan Fırat Üniversitesi İletişim Fakültesi öğrencisi ve bölgenin yerel televizyonu Kanal 23 sunucusu Yeldana Ka- harman’ın şüpheli ölümüyle ilgili otopsi rapo- runu yayınlayan Baransel Ağca’ya soruşturma açıldı. Hakkında açılan soruşturmayı sosyal medyada duyuran Ağca, gazetecilik faali- yetinin cezalandırıldığını belirtti. Ağca, “Bu soruşturmalar AİHM kararlarına aykırı. Yıllardır orda duran tweet hakkında işlem yapmıyor- sunuz. Sizi rahatsız eden bir haber yaptım diye işlem yapıyorsunuz. Bu tam olarak gaze- tecilik faaliyetinin başka bir suçla cezalandırıl- ması” sözleriyle tepki gösterdi.
  1. Mayıs 2021: İMC kameramanı Refik Tekin’i Cizre’deki sokağa çıkma yasakları  sırasın-  da vuran kolluk görevlileri hakkında Şırnak Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından takipsiz- lik kararı verildi. Yüzde 10 engelli raporu alan Tekin’e ise olayda yüzde 50 kusurlu olduğu öne sürülerek sadece 3 bin 844 TL tazminat ödenmesine karar verildi. Takipsizlik kararın- da Refik Tekin’in şikayetçi olduğu şüpheliler için “faili meçhul” ifadesi kullanılması da dik- kat çekti.
  1. Mayıs 2021: Die Welt gazetesi Türkiye Temsilcisi Deniz Yücel hakkında “Türk mil- letini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini alenen aşağılama” suçlamasından iki yıla kadar hap- is istemiyle dava açıldı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Basın Bürosu’nca hazırlanan iddianamede, Almanya’da yayın yapan Die Welt yayın kuruluşunda suç teşkil eden yazılar yazdığı iddiasıyla Deniz Yücel hakkında “Zin- cirleme şekilde terör örgütü propagandası yapmak” ve “Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama” suçlamalarından dava açıldığı anımsatıldı. Mahkemece, Deniz Yücel’in Die Welt’te 26 Ekim 2016’da “Kürt annesini göre- meden ölmesi” söylemi ile 27 Ekim 2016’da yazdığı “Ermenilere yapılan soykırım” ifadeleri nedeniyle suç duyurusunda bulunulduğu if- ade edildi. Yücel’in ifadesine yer verilerek “ay- rımcılık ve eşitsizliği eleştirdiği, tarihi gerçeğin suç sayılamayacağı” şeklinde savunma yaptığı kaydedildi. İddianamede, Basın Kanunu’na göre 6 aylık sürede dava açılabileceği, ancak yazının savcılıkça öğrenilmesinden itibaren dava açma süresinin başladığı, mahkemenin

11 Eylül 2020’de suç duyurusu yapmasıyla savcılığın suçlamayı öğrendiği kaydedildi. “Türk milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini alenen aşağılama” suçlamasından kovuştur- ma yapılması için Adalet Bakanlığı’ndan soruşturma izni istendiği, bu arada dava açma süresinin durduğu ve 6 aylık dava açma süresi içinde iddianame düzenlendiği anlatıldı. İddi- anamede, Deniz Yücel’in “Türk milletini, Tür- kiye Cumhuriyeti Devletini alenen aşağılama” suçlamasından 6 aydan 2 yıla kadar hapsi is- tendi.

18 Mayıs 2021: Avrupa İnsan Hakları Mah- kemesi (AİHM), 6 gazetecinin yargılandığı “RedHack davası” kapsamında 2016’da tutuk- lanan ve yaklaşık 1 yıl cezaevinde kalan Tun- ca Öğreten ve Mahir Kanaat’ın özgürlük ve güvenlik hakkı ile basın ve ifade özgürlükler- inin ihlâl edildiğine hükmetti.

  1. Mayıs 2021: Yargıtay 16. Ceza Dairesi, kapatılan Zaman Gazetesi eski köşe yazarı Ahmet Turan Alkan hakkında “örgüt üyeliği” suçlamasıyla verdiği onama kararını bozdu. Daire, Alkan’ın eylemlerinin “örgütün hi- yerarşik yapısına dahil olmaksızın yardım” suçunu oluşturduğuna hükmetti ve dosyayı yeniden yargılama için İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesine gönderdi.
  1. Mayıs 2021: Gazeteci Melis Alphan’ın 2015 Newroz kutlamalarından bir fotoğrafı sosyal medyada paylaşması nedeniyle “örgüt prop- agandası” suçlamasıyla yargılandığı davanın

ikinci duruşması görüldü. İlk celsede Melis Al- phan’ın cezalandırılmasını talep eden duruş- ma savcısı, mütalaasını tekrarladı. Savcı, Me- lis Alphan’ın “örgüt propagandası yapmak” suçundan cezalandırılmasını talep etti. Mah- keme heyeti, beraat kararı verdi.

  1. Mayıs 2021: Kapatılan Dicle Haber Ajansı eski muhabiri Ramazan Akoğul’un “örgüt üyeliği” suçlamasıyla yeniden yargılandığı da- vanın 8. duruşması, Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü. Mahkeme, Ramazan Akoğul hakkında açılan soruşturmanın akıbe- tiyle ilgili Dicle Cumhuriyet Başsavcılığına yazılan müzekkereye gelecek cevabın beklen- mesine karar verdi. Duruşma, 26 Ekim’e ertel- edi.
  1. Mayıs 2021: Mezopotamya Ajansı muhabiri Mehmet Aslan’ın “örgüt üyeliği” suçlamasıyla tutuklu yargılandığı davanın ilk duruşması, İs- tanbul 24. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. 9 Ocak’tan beri tutuklu olan ve “kitleleri galey- ana getirici şekilde haber yaptığı” iddia edilen Mehmet Aslan’ın tahliyesine karar verildi.
  1. Mayıs 2021: Kürtçe yayın yapan Xwe- bun Gazetesi yazarı Mehmet Şahin hakkında

Demokratik Toplum Kongresinde yürüttüğü faaliyetler gerekçe gösterilerek “örgüt kur- mak ve yönetmek” iddiasıyla açılan davanın görülmesine Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahke- mesi’nde devam edildi. Mahkeme, suç unsu- ru olarak gösterilen ortam dinleme ve telefon tape kayıtlarının Şahin’e ait olup olmadığının tespiti için Adli Tıp Kurumundan istenen raporun beklenmesine karar verdi. Bir sonraki duruşma 14 Ekim’de görülecek.

 

  1. Mayıs 2021: Demokratik Toplum Kongre- si soruşturması kapsamında 20 Kasım 2020’de gözaltına alınan Jin News Kürtçe editörü Roza Metina hakkında “örgüt üyeliği” iddiasıyla açılan davanın ilk duruşması Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü. Metina, KHK ile kapatılan Kürt Yazarlar Derneği’nin yasal olduğunu, suç konusu edilen kitapları araştır- ma amacıyla okuduğunu söyledi. Dosyanın esas hakkında mütalaanın hazırlanması için savcılığa gönderilmesine karar veren mah- keme, davayı 14 Eylül’e erteledi.

30 Mayıs 2021: Cumhuriyet Gazetesi’ne, SA- DAT ile ilgili haberleri nedeniyle geçtiğimiz mart ayında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma açıldığını duyurdu.

Tehdit, Hakaret, Hedef Gösterme, Şiddet

7 Mayıs 2021: Süleyman Soylu, sosyal me- dya hesabından yaptığı paylaşımla Sözcü ve Karar’ı hedef aldı. Soylu, iki gazetenin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğ- lu’na yönelik açılan soruşturma haberleri hakkında sosyal medya hesabından “Sözcü gazetesi dün, Karar gazetesi bugün. Yalan söylemeyi iftira atmayı demokrasi olarak tarif eden, tüm kavramları iğdiş eden hastalıklı zihniyet… Aynı yalanı yazmak ve yaymakta bir sakınca görmüyorlar… Mübarek gün, Allah’a havale ediyorum…” dedi.

  1. Mayıs 2021: İstiklal Gazetesi’nin Zeytinbur- nu’ndaki merkezine silahlı saldırı girişimine uğradı. Yanındaki kişilerle gazete binasına ge- len bir kişi, zorla Yayın Yönetmeni Hüseyin Arif Çakmak’ın odasına girerek tehditler savurdu. Kendisine 2 milyon TL vermezse öldürmekle tehdit eden kişi, çevredekilerin müdahalesi ve polise haber verilmesiyle durdurulabildi. Olay yerine intikal eden polis ekipleri, kişinin üze- rinde ve araçlarında pompalı tüfek, tabanca  ve bol miktarda mermi ile şarjör ele geçirdi. Gazete baskınından üç gün önce de zanlının Hüseyin Arif Çakmak’a ait Gebze’deki fabri- kayı ve araçlarını gasp ettiği, jandarmanın olaya müdahale ettiği belirtildi. Olaydan sonra gözaltına alınıp serbest bırakılan kişi, gazete baskını sonrası savcının tutuklama istemiyle mahkemeye sevk edildi ardından yine serbest bırakıldı.
  1. Mayıs 2021: İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Cumhuriyet Gazetesi’ni hedef aldı. Soylu, “Bir mafya pisliğinin hezeyanlarıyla terörle mü- cadele tarihimizin en Şanlı Komutanına ça- mur atan, ortakları HDPKK için intikam alan, Cumhuriyet gazetesi; Sizin tarihiniz, derin, kirli ve karanlık ilişkiler tarihidir Türkiye eski Türki- ye değil Hesabını hukuk önünde vereceksiniz” dedi.

21/ 22 Mayıs 2021: İçişleri  Bakanı  Süley- man Soylu, hakkında çıkan iddialara ilişkin TRT Haber canlı yayınında açıklama yaptı.

MHP’NİN HEDEFİNDEKİ HABERTÜRK TV’NİN YENİ SLOGANI, ‘GÜCÜ SESSIZLİĞİ’NDE OLMALI!

Türkiye’de gazetecileri hedef alan her türlü saldırının, adeta düşünsel ve pratiksel yuvası haline dönüşen Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) anlayışı, geçen ay da tüm Türkiye kamuoyunun önünde bir televizyon programcısını ve pro- gramın yapıldığı yayın organını hedef alarak tehdit etti. Hafta içi her sabah HaberTürk TV’de “Ebru Baki ile Para Gündem” isimli program ya- pan Ebru Baki, 6 Mayıs 2021 tarihindeki programı sırasında Twitter üzerinden MHP Genel Baş- kan Yardımcısı İzzet Ulvi Yöntem’in hakaretler- ine maruz kaldı. Program sırasında MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin 100 maddelik anaya- sa değişikliği önerisini açıklaması üzerine canlı yayın bağlantısı yapıldı. Bağlantı sonrası stüdyo- daki programa kalındığı yerden devam edildi; Bahçeli’nin açıklamaları da değerlendirildi. Ebru Baki ve program konuklarının yaptığı değer- lendirmeleri beğenmeyen MHP’li Yöntem, Twit- ter hesabından aynı dakikalarda, “Habertürk’te art niyetli Ebru Baki’ye konuk olan Kemal Öz- türk, Pınar Kandemir Hacıbektaşoğlu ile Gülfem Saydam Sanver’in Genel Başkanımızın 100 mad- delik anayasa önerisini karalama çabaları edep- sizlik ve terbiyesizliktir. Ne o, kaldıramadınız mı? Kudurdunuz değil mi? Ebru Baki, her seferinde MHP’ye tahammülsüzlüğünü ifşa  eden,  alay- cı gülümsemesiyle gerçekleri çarpıtan sözde  bir gazetecidir….Konuklarını MHP düşmanları arasından seçmesi tam bir kokuşmuşluktur… Bugünkü golü çıkaramayınca çirkefliği ve çirkin- liğe tercih ettiler. Yuh olsun!” hakaretlerinde bu- lundu. MHP’nin hedef göstermesi gün içinde en üst düzeye ulaştı ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “HaberTürkTVizlemiyorum” etiketi ile ‘boykot’ kampanyası başlattı.

HaberTürk TV yönetimi  ve  bünyesindeki yazarlar, kanallarını ve basın özgürlüğünü savun- ma yönünde bir adım atmazken, tepki, sonra- ki gün Ebu Baki’nin sunduğu programın sabit konuklarından HaberTürk TV Ankara Temsilcisi Bülent Aydemir’den geldi. Aydemir, İzzet Ulvi Yöntem’in, içinde ‘kudurdunuz’ ifadesinin de geçtiği sözlerini kendisine iade ettiğini söyley- erek, şu açıklamayı yaptı:

“Son zamanlarda bir alışkanlık başladı, böyle gazetecilere, hoşuna gitmeyen bir şey olduğun-

da ayar veren, hedef gösteren açıklamalar. Bu if- adeleri; ölçüsüyle, aynen, bir bir eksik ne bir fazla Ulvi Bey’e iade ediyorum. Diyarbakır’da doğdum büyüdüm, Diyarbakır sokaklarını çok iyi bilirim, Mezopotamya çocuğuyum, Dünya’nın dört bir tarafını da dolaştım işim gereği, döndüm gel- dim bu topraklarda işimi yapıyorum, bu toprak- ların her karışına aşık bir adamım. Delikanlılıksa bak ekrandan söylüyoruz, gidip böyle tweet atıp hesabımdan çıkmıyorum. Bu konu üzerinde  Ulvi Bey çıkıp özür dilemeli. Eğer MHP Genel Başkanı ve kurumsal kişiliği de bu söylenenler- in arkasındaysa onlar da özür dilemeli. Neden bunu söylüyorum, öyle öfkeyle falan söylemi- yorum, kimseye hakaret etmiyorum, çünkü bu- rada hakaret içeriyor. Kimsenin böyle bir hakkı yok, biz işimizi yapıyoruz; dürüstçe, namuslu- ca, onurluca burada işimizi yapıyoruz. Ve bu- radan anlattığımız her şey saygı çerçevesinde vatandaşın derdi, ülkenin sorunları, meseleleri, kimsenin böyle bir hakkı yok. Böyle bir gelenek başladı, gazeteciyi hedef göster, hakaret et, gazeteciliğini beğenme, bu kimin kudreti, kimin adına bu yetkiyi kullanıyorsunuz diye de sormak istiyorum.”

Bülent Aydemir’in sözlerinin ardından MHP’nin

tepkisi daha da arttı ve Aydemir’in görevden alınması dillendirilmeye başlandı. HaberTürk TV yönetiminin ne yapacağı merakla beklenirken, kanal yönetimi merakın uzun sürmesine izin vermedi ve aynı gün Bülent Aydemir’in göre- vine son verildiğini, işten çıkarıldığını duyurdu. Bunun üzerine HaberTürk Genel Yayın Yönet- meni Kürşad Oğuz da, kanal yönetiminin pasif tutumu karşısında istifa etti.

Zincirleme olarak yaşanan gelişmeler; Türki- ye’de basın-siyaset ilişkileri, medya sermayesi ile basın kuruluşlarının yöneticileri ve burada çalışanların basın özgürlüğü algısı ve verilen tep- kinin düzeyi açısından, adeta Pablo Picasso’nun büyük kaos içinde vahşet ve kirlenmişliği anlat- tığı Guernica tablosuydu. Bu kirlenmişliğe ilişkin onlarca şey söylenip yazılabilir ancak şimdilik HaberTürk TV’ye önerimiz, kullandıkları ‘Gücü Özgürlüğünde’ sloganını ‘Gücü Sessizliği’nde şeklinde değiştirmelerinin kendilerine daha uy- gun olacağıdır. (6 Mayıs 2021)

leyman Soylu, eski manşetleriyle Cum- huriyet Gazetesi’ni hedef aldı. İçişleri Bakan- lığı’nın resmi sosyal medya hesabından da manşetleri içeren video ile gazete bir kez daha hedef gösterildi. Cumhuriyet Gazete-  si yönetimi ise bu hedef göstermelere karşı “Soylu, TRT Haber’deki programda, Cumhuri- yet gazetesini suçlarken verdiği örneklerin çoğunluğu, Can Dündar’ın başında bulun- duğu İkinci Cumhuriyetçi bir ekibin Cum- huriyet gazetesini yönettiği döneme denk gelmektedir… Cumhuriyet gazetesi, 2018 Ey- lül ayı başında, Atatürk’ün adını verdiği ve Yunus Nadi’nin kurduğu Cumhuriyetçi çizgis- ine oturduğunu kamuoyuna duyurmuştur” açıklaması yaptı. Eski yöneticiler, bu açıkla- mayı tepkiyle karşıladı. Öte yandan da Erinç Yeldan, “Cumhuriyet’de dün yer alan açıkla- ma yazısının içeriği ne gazetenin ilkeleriyle ne de demokrasi mücadelesinin gerekleri- yle bağdaşmaktadır. Cumhuriyet’teki köşe yazılarıma son veriyorum. Değerli okurları- ma ve Cumhuriyet’in emekçilerine yakın ilgi ve destekleri için teşekkür ederim” ifade- leriyle; Özge Mumcu “Cumhuriyet Gazete- si’ne duyduğum ‘manevi bağlılık’ nedeniyle başladığım ve bir yılı aşkın süredir yazdığım Pazar Eki’ndeki yazılarıma son verme kararı aldım. Cumhuriyet’in tüm emekçilerine derin saygılarımla” ifadeleriyle yazılarına son verdiklerini duyurdu.

31 Mayıs 2021: İstanbul Fatih’te yapılmak is- tenen Gezi Direnişi anmasına polis sert şekil- de müdahale etti. 13 kişinin gözaltına alındığı polis şiddetini görüntülemeye çalışan Cum- huriyet Gazetesi muhabiri Ökkeş Taşkın’ın çekim  yapması  engellendi.  Polisler,  Taşkın’ı darp etti ve çekim yaptığı telefonu yere attı.

31 Mayıs 2021: İYİ Partili Milletvekili Ümit Dikbayır, A Haber muhabiri Halil İbrahim Uğur’u tehdit etti.  A  Haber  muhabiri  Hal- il İbrahim Uğur, “Esnaf ziyaretleri sırasında hem şahsıma hem de kameraman arkadaşı- ma yönelik saldırılar oldu. Fiziki müdahalel- er oldu. İşte onlardan bir tanesi de maalesef İYİ Parti Sakarya Milletvekili Ümit Dikbayır tarafından gerçekleşti. Yine genel başkan yardımcıları da kameraman arkadaşımızın görüntü almasını engelledi. Zaman zaman kamerayı tutup önünü kapatmaya çalıştılar. Zaman zaman da tartaklayarak iş yerinin içer- isinden bizleri çıkarmaya çalıştılar. Bizler de aslında bu tepki üzerine direnmedik, dışarıya çıktık… Meral Hanım’a soru sormak istedim, ancak tam o sırada 5-6 partili hemen üzer- ime atladı ve şuradaki su kanalının içerisine düştüm. Benimle birlikte emniyet güçleri ve partililer de tökezledi” dedi.

Gazetecilik ve Gazetecinin Çalışma Yaşamı

10 Mayıs 2021: Uçankuş TV çalışanları, sosyal medya üzerinden “UçanKuş TV‘nin dağılma süreci, bazı kişilerin iddia ettiği gibi sadece bir iki ay  maaş alınamadığı için çalışanların iş yerlerine sırt çevirip onların en hafif tabi- ri ile hainlik ettikleri bir süreç değildir. Bu süreç; mart ayının başında ortaya çıktığı ana kadar haberimizin olmadığı, sıkıntılı bir or- taklığın yansımaları sonucu tamamen bizim dışımızda gelişen bir süreçtir… Tek dileğimiz tüm çalışanların emeklerinin karşılığını ala- bildikleri herkes için insani koşullarda çalış- ma ortamlarının sağlanabilmesi” açıklaması yaptı.

BİR YANDA BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ VE HUKUK DEVLETİ İLKELERİ, DİĞER TARAFTA FAHRETTİN ALTUN!

Basın kartları, Türkiye’de gazetecilik ve siyasi ikti- dar ilişkilerinin son yıllarda merkezinde yer alan konuların başında gelmekte. İktidarı süresince basın özgürlüğüne karşı politikalarında basın kartlarını da araçlardan biri olarak gören AKP; son üç yılda bu aracı, adeta ağaç budama aleti gibi görüp, basın özgürlüğünü her fırsatta bu- damak için kullanmaktadır

Son örneğini Çağdaş Gazeteciler Derneği olarak açtığımız davada gösteren iktidarın, basın özgürlüğü düşmanlığı,  yargı  kararları-  na uymama, hukuk devleti ilkesini yok sayma aşamasına kadar ulaşmıştır. Dernek olarak dava konusu yaptığımız 2018 tarihli Basın Kartları Yö- netmeliği’ne ilişkin Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, yakın zamanda yürütmeyi durdurma kararı vermiş ve Basın Kartları Yönetmeliği’ni hazırlayan Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkan- lığı’nı, yönetmeliğin gazeteciliğin özgürce yapıl- masını engellediği, hukuk ilkelerinin sınırlarını aşan nitelikte olduğu yönünde uyarmıştı. Bu karar sonrası tüm gazeteciler, basın özgürlüğünü savunanlar ve devletin evrensel hukuk ilkeleri çerçevesinde yönetilmesi gerektiğini düşünen herkes; Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nın, Danıştay’ın kararını dikkate alarak yürütmesi durdurulan hükümleri, basın özgürlüğünü esas alarak yeniden düzenlemesini bekledi. Ancak tam tersi oldu. Fahrettin Altun’un başkanlığını yaptığı Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı, 21 Mayıs 2021 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan ‘Basın Kartı Yönetmeliğinde Değişiklik Yapıl-

masına Dair Yönetmelik’le, daha ağır hükümleri uygulamaya koydu. Diğer bir ifadeyle Danıştay’ın verdiği kararın tam zıttı hükümler getirerek, Tür- kiye’nin idari yargı yapılanmasındaki en üst mer- cii konumundaki Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu kararı, herkesten önce yargı kararlarını uygulamakla yükümlü olan Cumhurbaşkanlığı tarafından üzerine basılarak uygulanmadı.

Getirilen hükümler, iktidarı eleştiren, iktidarın politikalarını sorgulayan; daha  genel  anlam- da görünen gerçekliğin peşine düşerek halkın yaşananlara ilişkin doğru bilgi edinmesi görevini üstlenen tüm gazetecilerin, bir bahane üretil- erek basın kartının iptalinin yolu açıldı. Bu tav- rın kaynağının kim olduğunu gayet iyi biliyoruz. Kim mi? Açtığımız dava kapsamında Danıştay’ın yürütmeyi durdurma kararı vermesi üzerine so- syal medya hesabından attığı tweetlerle bir yan- dan basın özgürlüğü karşıtlığını, diğer yandan hukuk tanımaz tavrını ilan Fahrettin Altun.

Türkiye’de basının bir ‘Fahrettin Altun sorunu’ olduğu uzun zamandır bilinen bir gerçek. Ancak bu sorunun, yani Fahrettin Altun’un, kendisini Anayasa’nın üzerinde görme, yargı kararlarını uy- gulamama, tanımama düzeyine varmış olması, sorunun büyüklüğü açısından kaygı vericidir. Fahrettin Altun’u aklı selim davranmaya çağırıyor ve kazananı baştan belli basın özgürlüğü ile hukuk devleti ilkelerine karşı giriştiği kavgayı daha da ileriye götürmemesi gerektiği konusun- da uyarıyoruz. (21 Mayıs 2021)

“BELKİ DE İLK DEFA GAZETECİLİK YAPMANIN” DERDİ…

Anadolu Ajansı (AA) muhabiri Musab Turan’ın, suç örgütü lideri Sedat Peker’in ülke gündem- ini belirleyen iddiaları üzerinden iki bakana soru sorması, Türkiye’de gazeteciliği yapmanın da gazeteciliği tartışmanın da ne kadar “dert yüklü” bir iş olduğunu gösterdi.

Bir suç örgütü liderinin iddiaları üzerinden bir yöneticiye soru sormak, belki dünyanın her ye- rinde zor. Ama bunu, hem Türkiye’de hem de gündemin en sıcak noktasından yapmak, pek çok zorluğu da göğüslemek anlamına geliyor- du. Bu, sadece soruyu soranın değil, tüm gaze- tecilerin “derdiydi.”

Birincisi; en sıcak gündem sorusunu bir baka- na, hatta iki bakana birden sormak için önce o bakana ulaşabilmek gerekiyordu. Türkiye’de her gazetecinin kolay kolay ulaşamadığı bu “şansı” yakalamak, Anadolu Ajansı’nın İstanbul muhabiri için çok kolaydı. O soru sorulduktan sonra “dert”, artık; sınırları belirsiz akredita- syon kuralı ile pek çok basın yayın kuruluşunu programlarına almayan devlet kurumlarına kaldı. Anadolu Ajansı muhabirinin “bile” o sor- uları sorabildiği bir akreditasyon, artık anlamsız kalmış olmalıydı.

İkinci zorluk, soruyu sorduktan sonra, alınacak olası yanıtların tamamını, kamuoyuna duyura- bilmekti. AA muhabiri Musab Turan, “ajanslara kalsa yayınlamayacağını düşündüğünden In- stagram’da canlı yayın yaptığını” açıkladı. Bir ajans muhabiri, sorduğu sorunun yanıtının kendi ajansında da diğer ajanslarda da yayın- lanmayacağını “düşünmüştü.” Bunu, belki de bir tek bir ajans muhabiri düşünebilirdi. Öyles- ine gündemde olan bir konuda iki bakana soru sorabilip, üstüne bir de yanıt alabilip yayınlan- mayacağını düşünmek, üstüne bir de bunun tedbirini almak da gazetecilik yapılan bu koşul- larda ancak “ajans muhabirinin derdi” olabilirdi. Üçüncüsü, sadece bir “ajans” muhabirinin değil, her muhabirin başına gelebilecek bir şeydi: Sorusunu sorduktan sonra, farklı terör örgütleri ile ilişkilendirilmek, farklı planların ad- amı olmak, farklı motivasyonlara kapılmakla suçlanmak “derdi.” Bundan kurtulmanın yolu belliydi. Her gazeteci gibi “yaptığının sadece gazetecilik olduğunu” söylemek, “aslında ned- en soru sorduğunu” anlatmak, “gazetecilik suç değildir” demek…

Dördüncüsü ve belki de en çok tartışılan zor- luk, sorunun nasıl sorulacağı “derdi.” Burada da usul esası belirledi. Çünkü AA muhabiri Turan, sorusunu; kısa, net, yorumsuz bir şekilde değil siyasi pek çok tartışmadan etkilenerek ve esin- lenerek sormuştu.

AA muhabiri tartışma yaratacak bir soru sora- cağını biliyordu, muhatabının ve kendisini izleyecek olanların cevap ile ilgilenmeyeceğini de…

Kendisine göre “muhalif olmak derdindeydi.” Üslubunu belki de; tek bir sorusu ile gündem olan, “en cesur”, lafını en esirgemez, “en duay- en” gazetecileri örnek alarak belirlemişti. Bu da haber alma hakkına hizmet edilen halkın “der- diydi.”

Sorusunu sorduktan sonra Turan,  kendis- ini savunurken; “belki de hayatımda ilk defa gazetecilik yaptım. Soruları sorduğum için asla pişman değilim” dedi.

Aslında Musab Turan, o gün sorulması gerek- eni soran, bu imkanlara sahip tek gazeteciydi. Ama o da yanlış sormuştu. Çünkü, sorusu; sa- dece iktidarın değil, gazetecilerin de gazete- ciliğe verdiği tüm zararları içinde taşıyordu.

Turan, “belki de ilk defa gazetecilik yapmanın” gururunu yaşarken; gazetecilere sırtlarındaki “dert yükünü” tekrar hissettirdi.

(21-22 Mayıs 2021)

Manipülasyon İlke İhlalleri

İktidar yanlısı medyada, ‘3 Maymun’ filmi yine vizyonda!

Mayıs ayında Türkiye kamuoyunun öncelikli gündemi, suç örgütü lideri Sedat Paker’in yurt- dışında sosyal medya hesabı üzerinden yayın- ladığı ve Türkiye ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuri- yeti’nin sosyal ve siyasal hayatı ile basın tarihi açısından ciddi iddialar içeren açıklamalarının yer aldığı videolarıydı. Söz konusu videolar, Çağdaş Gazeteciler Derneği olarak bizleri de özel ve yakından ilgilendirmekteydi. Sedat Pek- er açıklamalarının asıl muhataplarından biri olan eski İçişleri Bakanı Mehmet Ağar ile ilgili iddiaları kapsamında Uğur Mumcu  cinayeti- ni de gündeme getirdi ve Mumcu cinayetinin sorumlusunun Mehmet Ağar olduğunu savun- du. Sedat Peker; Mehmet Ağar’ın devlet içinde sahip olduğu güçlü cinayetin tüm boyut- larıyla aydınlatılmasını da engellediğini iddia etti. Araştırmacı gazetecilik ile Türkiye aydın hareketinin öncü isimlerinden, Derneğimizin üyesi Uğur Mumcu cinayetinin tüm boyutlarıy- la ortaya çıkarılmadığı bir gerçekti. 1990’larda gerçekleşen suikastlar, faili meçhul cinayet ve kayıpların, devletin içinde hukuk dışına çıkan bir grup tarafından yapıldığı genel kabul gören bir görüş olmakla birlikte hiçbir zaman bu ağ tam olarak ortaya çıkarılabilmiş değildi. Ken- disi de bir suç organizasyonun başında olan ve hatta bu ilişkilerini, sağ muhafazakar-milliyetçi siyasetlerin bazen hamisi bazen tetikçisi olarak sürdüren Sedat Peker’in, özellikle de Mehmet Ağar ve ekibiyle olan geçmişteki ilişkileri göz önüne alındığında söyledikleri iddia olmanın ötesine geçmekte. Aynı şekilde Kıbrıslı gaze- teci Kutlu Adalı cinayetine ilişkin anlattıkları da Türkiye’de devletin mi mafya, mafyanın mı devlet olduğu sorusunu bir kez daha ortaya koymuştur.

Bu ve benzeri vahim iddiaların basın- yayın organlarında nasıl yer aldığı, halk adına kamu otoritelerini denetleme ve demokrasilerde bir nevi ‘gözcülük’ misyonu üstlenen kitle iletişim araçları açısından ayrı bir önem de taşımakta. Çünkü toplumun genelini ilg- ilendiren ve suç içerikli gündeme gelen id- dialar konusunda toplumu bilgilendirme ve tartıştırma basın faaliyetinin vazgeçilmez ilk- esi olup, basın özgürlüğünün ne düzeyde kul- lanıldığı, sansür ve otosansürün hangi düzeye ulaştığının da göstergesidir.

Bu çerçeveden baktığımızda Sedat Pek- er’in açıklamaları Türkiye’deki ‘malum basın- yayın kuruluşları’nda uzun bir süre hiç yer al- madı. Bazen haftada iki, bazen haftada bir video paylaşan Sedat Peker, her videosunda Türkiye’de karanlıklarda kalan birçok konuyu gündeme getirmesine karşın iktidar yanlısı gazete ve televizyonlarda, bu iddialar bir işaret gelene kadar tek satırlık haber olarak yer al- madı. Aralarında Sabah, Hürriyet, Milliyet, Yeni Şafak, Akşam, Türkiye, Diriliş Postası, Türkgün ve Takvim gazeteleri ile CNN Türk, ATV, A Haber, Kanal D, NTV ve diğer birçok iktidar yanlısı ya da iktidarın baskısı altındaki basın-yayın or- ganı, daha önce birçok olayda şahitlik ettiğimiz üzere siyasi iktidarın, daha doğrusu AKP Genel Başkanı ve aynı zamanda Cumhurbaşkanı olan Recep Tayyip Erdoğan’ın, gelişmelere nasıl yaklaşacağını beklemeye koyuldu. Erdoğan  da günlerce konuya herhangi bir yorum yap- mayınca, söz konusu gazete ve televizyonlar, en iyi yaptıkları iş olan, ‘Üç Maymunu’ oynama- ya başladı. Ta ki Erdoğan, Sedat Peker’in iddi- alarının hedefindeki isimlerden mevcut İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya sahip çıkana kadar. Ondan sona ölüm uykusundan uyanan, gö- zlerini açan iktidar medyası, tam da iktidarın istediği üzere iddiaların Türkiye’ye yönelik yeni bir dış saldırı olduğu; Sedat Peker’in arkasında başta CIA ve MOSSAD olmak üzere yabancı is- tihbarat örgütlerinin bulunduğunu yazmaya başladı. Ancak durumun trajikomik tarafı, bu kapsamdaki medyanın bir kısmı zamanında Sedat Peker’i öven ve destekleyici yayınlar yap- mış olmasıydı.

Bu süreçteki en dikkat çekici gelişme ise Hürriyet’in tutumuydu. Sedat Peker’in  2015 yılında Hürriyet’in İstanbul’daki binası- na yapılan baskını kendisinin organize et- tiğini açıklamasıydı ki bu açıklamaya karşın Hürriyet Gazetesi ve bünyesindeki Demirören Holding’in diğer yayın organlarının hiçbirinde

konuya ilişkin haber  yayınlanmadı.  Bırak-  tık haber alma hakkına saygı çerçevesinde yayıncılık yapılmasını, kendilerine yönelik bir saldırıyla ilgili bile sansür uygulanmasını, utanç verici bir durum olarak kaydettik.

 

Demirören Holding’in Sedat Peker’in açıklamalarına kulaklarını tıkamasının asıl nedeni iktidara olan bağımlılıkken, bir diğer neden yine Sedat Peker’in gündeme getirdiği başka bir iddiadan dolayıydı. Demirören Gru- bu, Doğan Holding’ten medya şirketlerini satın alırken devlet bankası olan Ziraat Bankası’ndan kullandığı 700 milyon dolarlık krediyi, faiziyle birlikte hiç ödememiş olmasıydı. İktidar ile girilen ilişkilerin bedeli, her zamanki halkın gelişmelerden bilgi sahibi olmasının sansür- lenmesi şeklinde tezahür etti.

Sedat   Peker’in   medyaya   ile   ilgi-   li açıklamalarında birçok başlık yer alırken en kirli olanlarından biri de, Özışık kardeşler olar- ak bilinen Hadi ve Süleyman Özışık’a ilişkindi. Sedat Peker, Hadi Özışık ile yaptığı bir telefon görüşmesinin görüntülü kaydını yine sosyal medya hesabından paylaşarak, İnternethaber, Gazeteoku ve Gazeteciler sitelerinin sahibi Hadi Özışık ile kardeşi Süleyman Özışık’ın, kendisi ile İçişleri Bakanı Süleyman Soylu arasında arab- uluculuk yaptığını duyurdu. Özellikle internet medyasında AKP yandaşlığı ve savunuculuğuy- la bilinen Hadi ve Süleyman Özışık kardeşlerin, birçok kesim tarafından tahmin edilen gird- ikleri kirli ilişkiler bu yolla herkes tarafından öğrenilirken, Türkiye’deki medyanın büyük bir kısmının ahvalinin ne kadar kokuşmuş olduğu bir kez daha görüldü.

Beyaz TV sunucusu, ekonomik krizin yol açtığı intiharları vatandaşa fatura etti

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı İbra- him Melih Gökçek’in kanalı Beyaz TV’de Uyan Türkiye’m isimli sabah programını sunan Tahir Sarıkaya, intihar eden yurttaşlara ilişkin tepki çeken ifadeler sarf etti. Ekonomik kriz ve geçim- sizlik nedeniyle yaşamına son veren yurttaşları hedef alan Sarıkaya, “…’İntihar ediyorum, suç- lu Erdoğan.’ Sen kumar oyna, sen her şeyi yap ondan sonra ‘zor durumdayım.’ Bitcoin oyna, ‘zor durumdayım, battım.’ Oh… Bütün suçlu Er- doğan” ifadelerini kullandı.

PİYASALARDA SON DURUM
  • DOLAR
    -
    -
    -
  • EURO
    -
    -
    -
  • ALTIN
    -
    -
    -
  • BIST 100
    -
    -
    -