BİRİLERİ SEVR DİYORSA;
BİZİM DE MÜDAFAA-İ HUKUK VEYA KUVAYİ MİLLİYE DEMEMİZ KAÇINILMAZDIR.
Türkiye, ilan edilmemiş bir harbin tarafı ve mağlubu konumundadır.
Harbin mağlubu olmanın yüklediği tarihsel hamleyi yapmak yerine,
kafamıza çuval geçirenleri memnun etmek için çabalayanlardan bu ülkeye hiçbir hayır gelmedi.
Ülkeyi bunalımın tam ortasına attılar.
Tek parti ile istikrar hükûmet edebiyatının sonu devletin istikrarsızlaştırılması oldu.
Ülkenin haline bakın:
Ama neresinden bakarsanız bakın,
kötü.
Türkiye, dıştan ve içten abluka altındadır.
Bir yerlere, kötü bir yerlere götürülüyor.
Her şeyimiz, her imkânımız olmasına rağmen, bütün mesele, o büyük ve yaratıcı iradeyi uyandırmak ve yürüyüşe geçirmektir.
Gafiller ve hainler birçok şey yapıyor da bu ülkeyi sevenler neden hiçbir şey yapamıyor?
Ne yapacağız sorusunu sorduğumuzda,
aklımıza hemen sivil gücün kullanılması geliyor.
Ardından da Sivil Toplum Örgütleri… İşin düğüm noktası, kader noktası, dönemeç noktası sivil güçler.
Sivil toplum güçleri, bugünün Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri olmalıdır.
Müdafaa-i Hukuk mensubu olmak;
iman, irade, bilgi, bilinç, feragat, cesaret ve sonsuzluk sevdası ister.
Bu değerlere sahip bulunmayanların Müdafaa-i Hukuk mensubu olmaları mümkün değildir.
Müdafaa-i Hukuk coşkusu taşıyanlar,
Türkiye’yi, şanına layık bir boyuta taşımak için ülkenin ve çağın,
insan haklarını rahatsız etmeyecek tüm imkânlarını kullanacaklardır.
Kurtuluşumuz bu kullanımdadır.
Bugünün Müdafaa-i Hukukçularının ilk aşamada saf dışı edeceği temel belalar üç tanedir:
1.Vurgun-soygun, hırsızlık, kısaca haram servet,
2. Kutsal değerlerimizi; cumhuriyeti yıkma, halkı sindirme aracı yapan din sömürüsü,
3. Dış güçlere teslimiyet.
Sivil toplum güçleri öncelikle şunu bilmelidir:
Ülkemizde, demokrasi adı altında kaos egemendir.
Gerçek demokrasi yerine Türkiye’ye özgü bir ‘kapkaç demokrasisi’ sahneleniyor.
İnsan haklarına aykırıdır.
Millet Meclisi’nde,
Anayasa’ya sadık kalacağına şerefi ve namusu üzerine yemin eden iktidar milletvekillerinin parmakları,
o anayasayı delik deşik etmek için kalkmaya devam ediyor.
Bu gidiş, demokrasinin sonucu değil,
antidemokratik siyasetin yol açtığı sistem yozlaşmasının sonucudur.
Eğer demokrasinin önüne yeni ve ciddî bir umut konmaz ise bu sonuç,
çok ağır bunalımlara başlangıç olacaktır.
Düştüğümüz yerden kalkmak zorundayız.
Saygılarımla….
Nazım RAKICI
CHP Rize İl Eğitim Sekreteri