MHP lideri Devlet Bahçeli, “Her ne kadar Cumhurbaşkanlığını tartışmalı bulup şaibeli sicilini bilsek de, Rusya Devlet Başkanı’nın sözlerine bakarak Erdoğan’ı ve ailesini petrol kaçakçısı olarak görmemiz eşyanın tabiatına aykırıdır. Milliyetçi Hareket Partisi Moskova’dan seslendirilen vahim iddialara bel bağlayarak siyaset yapmayacak, delilli ve ispatlı olmadıktan sonra bunları konuşmaya değer bulmayacaktır” dedi.
-“GANİMET AVCILIĞIDIR”-
Partisinin grup toplantısında konuşan MHP Genel Başkanı, özetle şöyle şöyle dedi:
“Ülkemiz bu kadar ağır sorunlarla boğuşurken Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başkanlık sevdası fırsatçılık ve ganimet avcılığıdır.
Türkiye sıcak savaş sınırlarında gezinirken Erdoğan’ın makam tutkusu hakikaten de samimiyetsizlik ve sorumsuzluk örneğidir.
-“KENDİ SANAL GÜNDEMİDİR”-
Bu elbette AKP’nin kendi görüşü, kendi sanal gündemidir.
Türkiye’nin yeni bir sisteme değil düzgün, kapsayıcı, adil, dürüst, namuslu ve milli yönetime ihtiyacı olduğunu kimse inkar edemeyecektir.
Gördüğümüz kadarıyla Erdoğan’ın başkanlık talebi tedavisi olmayacak kadar kronikleşmiştir.
Mesele Türkiye’yi değil, Erdoğan’ın ikbal ve geleceğini güvenceye almaktır.
Mesele sistemin reforma tabi tutulması değil, Erdoğan’ın kişisel gayesinin tatmin ve doyurulmasıdır.
-“İŞGÜZARLIK VE İRADE DOLANDIRICILIĞI”-
Davutoğlu neyden korkmaktadır? Davul kendi boynundayken tokmağın sarayda olmasına nasıl tahammül etmekte, izzet-i nefsi buna nasıl boyun eğmektedir?
Halkın seçtiği ilk Cumhurbaşkanı sözleriyle başkanlığın kılıfını dikmek, sistem değişikliğinin kazanını kaynatmak işgüzarlık ve irade dolandırıcılığı olarak görülecektir. Buna da hiç kimsenin, hele ki bir numaralı 17-25 Aralık failinin hakkı yoktur ve olamayacaktır.
Türkiye’nin ana gündemi kesinlikle başkanlık değildir.
Cumhurbaşkanı çift başlılıktan yakınmaktadır.
Erdoğan Başbakanken de, Cumhurbaşkanıyken de çift başlılıktan muzdariptir.
Çünkü tek adam, tek bilen, tek karar veren olmak için yanıp tutuşmaktadır. Sözünün üstüne söz koyulmasına sinirlenmekte, kim olursa olsun şuurunu kaybetmiş halde saldırmaktadır.
-“DEVLETİ KENDİ AİLE ŞİRKETİ GİBİ YÖNETMEK İSTEMEKTEDİR”-
Erdoğan’ın mizaç ve müktesebatı tehlike saçmaktadır.
Devleti kendi aile şirketi gibi yönetmek istemektedir.
Ve işin düşündürücü tarafı ise, her gittiği ülkeye özenmesi, her gittiği ülkenin yönetim modeline hayranlık duyarak sahiplenmesidir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan;
ABD’ye gitmiş, ABD modelini övmüştür.
Meksika’ya gitmiş, Meksika modeline methiyeler düzmüştür.
Fransa’ya gitmiş, bu kez da Fransa modelini konuşmaya başlamıştır.
Zaman zaman da Türk tipi başkanlık sistemini diline dolamıştır.
Allah’tan şu sıralar Kuzey Kore’ye gitmemiş, kabileler arası savaş yaşanan bazı Afrika ülkelerine de yolu düşmemiştir.
Yoksa Türkiye’nin hali harap, geleceği ise kapkara olmaktan kurtulamayacaktır.
Bu yaman ve örtülemez çelişkinin Türkiye’de resen egemenlik ve fiilen hanedanlık kurması bozuk bir fıtratın, bozguna uğramış demokrasinin eseridir.
-“BUNDAN SONRA KRALLIK TALEP ETMEYECEĞİNİ KİM GARANTİ EDECEKTİR?”-
Recep Tayyip Erdoğan ne yapmaya çalışmakta, Türkiye Cumhuriyeti’nin mevcut yönetim sistem ve gerçeği hangi konforuna, hangi açgözlülüğüne yetmemektedir?
Bu milletin tek işi, yegâne derdi Erdoğan’a koltuk mu imal etmektir?
Partili Cumhurbaşkanı ne demektir, nereden çıkmış, kimlerin memnuniyetini sağlamak için planlanmıştır?
Hadi diyelim ki, Erdoğan başkan veya partili Cumhurbaşkanı oldu, peki bundan sonra krallık talep etmeyeceğini kim garanti edecektir?
Damat bakan olduktan sonra, evladın da ikinci Erdoğan olarak tahta geçmesi nasıl engellenecektir?
Davutoğlu’nun ise Medvedev olmaya talip olması işin bir başka pürüzlü yanıdır.
Türkiye azap yaşıyor, Erdoğan uçaktan inmiyor, yine mangalda jül bırakmıyor ve orada burada kahramanlık taslıyor.
Türk milleti çile üstüne çile yaşıyor, ıstırap sanki saltanat kuruyor, fakat Davutoğlu bana mısın demiyor?
Doğu ve güneydoğuda her yer hendek, her yer barikattır.
Diyarbakır’ın Sur ilçesinde PKK’lı teröristler tarafından düzenlenen saldırıda, kentteki ilk Osmanlı eseri Fatih Paşa Camii yakılmıştır.
İş artık bu raddeye kadar gelmiştir.
Bu tehlikeli süreci ne pahasına olursa olsun durdurması gereken devlet ve hükümet idaresi Erdoğan’ın hezeyanlarına yetişmek, onu pışpışlamak için yarışmaktadır.
-KILIÇDAROĞLU’NA TEPKİ GÖSTERDİ-
Tahir Elçi’nin evine ziyarette bulunan, arkasından Diyarbakır Barosu’nda konuşan ana muhalefet partisi genel başkanı, “barikatları kuran arkadaşlar” diyecek kadar teröre arka çıkmıştır.
Davutoğlu ve Erdoğan’ın dağdaki gençler sözünden sonra, Kılıçdaroğlu’nun arkadaşlar ifadesi kurşun gibi adresini bulmuştur.
-“BAŞKANLIK DİYETİ”-
Endişemiz şudur: Erdoğan ve AKP zihniyeti başkanlık karşılığında her tavizi verebilecek kıvam ve konuma gelmişlerdir.
Başkanlık diyeti olarak yeni anayasada Türklüğün ayıklanması, devletin doğu ve güneydoğudan vazgeçmesi karambole ve oldubittiye getirilebilecek, masada müzakeresi yapılan özerklik geç olmadan devreye alınabilecektir.
Biz; yeni anayasa yoluyla Türkiye’yi yağmalama amacında olanlara, başkanlık emeliyle bölünmeyi kurumsallaştırmayı planlayanlara, yıkım, çözüm, barış adı altında milleti dağıtmayı umanlara, milli değerleri yerle bir etmeye çabalayan yerli ve yabancı odaklara karşı sarsılmadan dimdik duracağız, milletvekili sayımızı küçümseyenleri de şaşkına çevireceğiz.
-“PUTİN VE ADAMLARININ DİLİ SİVRİ VE ZEHİRLİDİR”-
Şurası tartışma götürmeyecek kadar berraktır ki, Rusya saldırgan, agresif, uzlaşmaz, çatışmacı bir politikanın tarafındadır.
Putin ve adamlarının dili sivri ve zehirlidir.
-SANAL MEYDAN OKUMADIR”-
Bunun yanısıra Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Putin’e seslenerek; ‘Mallarımızı alsan ne olur almasan ne olur, Türkiye bununla yıkılacak ülke değil’ sözleri kuru gürültü, sanal meydan okumadır.
Erdoğan’ın ‘Biz hayat boyu doğal gaz kullanmadık, bu millet çileye alışıktır’ diklenmesi en başta milletimize bühtan ve haksızlıktır.
Evet doğal gazı hayat boyu kullanmadık, ama doğal olmayan gaza da kimsenin gelmesi mümkün değildir.
Ve de tezek yakmak isteyenlere engel olan yoktur ve tez elden sarayla işe başlanmalıdır.
-“SORUMSUZ VE AHLAKSIZ BİR TEŞEBBÜSTÜR”-
Boğazdan geçen Rus donanmasına ait bir gemiden omuza alınan bir füzenin gösterilmesi Rusya’nın tahriklerine yenilerini ekleyen sorumsuz ve ahlaksız bir teşebbüstür.
– “ERDOĞAN’I VE AİLESİNİ PETROL KAÇAKÇISI OLARAK GÖRMEMİZ EŞYANIN TABİATINA AYKIRIDIR”-
Her ne kadar tasvip etmesek de, her ne kadar Cumhurbaşkanlığını tartışmalı bulup şaibeli sicilini bilsek de, Rusya Devlet Başkanı’nın sözlerine bakarak Erdoğan’ı ve ailesini petrol kaçakçısı olarak görmemiz eşyanın tabiatına aykırıdır.
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’nın bu kadar aşağılanması, terör örgütleriyle ticaret yapar gösterilmesi milli gururumuzu incitmiş, devletimizin saygınlığını gölgelemiştir.
Enerji Bakanlığına saray paraşütüyle inen şanslı damat da boş durmamalı, iftira olarak görülen suçlamaları karşı tezlerle çürütmeli, kayınpederini ahlaken yalnız bırakmamalıdır.
Her şey bir yana, Milliyetçi Hareket Partisi Moskova’dan seslendirilen vahim iddialara bel bağlayarak siyaset yapmayacak, delilli ve ispatlı olmadıktan sonra bunları konuşmaya değer bulmayacaktır.
Binlerce kilometre öteden kalkıp sınırlarımızda askeri operasyonlar düzenleyen, Türkmen Dağı’ndaki soydaşlarımızı bombalayan Rusya mafya devleti gibi hareket etmektedir.
Namus olarak gördüğümüz vatan sınırlarını korumaktan aciz bir ülke isek, ki bunun doğruluk payı da vardır, bazı itirazlara konu olsa da davet üzerine gidilen Musul’da Türkmen kardeşlerimize layıkıyla nasıl yardım edeceğiz?
Türkmenler katiyen yalnız bırakılmamalıdır.
-DAVUTOĞLU’NA ÇAĞRIDA BULUNDU-
Buradan Sayın Davutoğlu’na çağrıda bulunuyorum:
Hükümet sizsiniz. Yeki sizdedir. Milli irade ülke yönetiminde partinizi görevlendirmiştir.
Dış politikada çok başlılık ve hükümetin atıl kalması çok mahsurludur. Cumhurbaşkanıyla mutat görüşmelerinizde ülke gündemini pek tabiidir ki istişare ediniz, diyeceğim bir şey yoktur.
Ancak dış politikanın sadece Erdoğan’ın günübirlik ve polemik üzerine bina edilen sözlerine bırakılması, hükümetin geriye atılması Türkiye’nin ciddi şekilde aleyhinedir.
Sayın Başbakan, buna müsaade etmeyiniz, üstlendiğinizin görevin gereğini yapınız, dış politikayı siz yürütünüz, Cumhurbaşkanı’nın anayasal sınırlarında kalmasını ısrarla isteyiniz.”