Kuzey Teve

betnis giriş
betnis
yakabet giriş

AYM BAŞKANI VE ÜYELERİN TEPKİ KOYMASI GEREKMEZ Mİ?

AYM BAŞKANI VE ÜYELERİN TEPKİ KOYMASI GEREKMEZ Mİ?
Fakir Yılmaz( fakiryilmaz@kuzeyteve.com )
85 views
31 Ocak 2024 - 22:48
Spread the love

Dün mecliste yaşananları izlerken yaşadığım gerginliğin yazacağım yazıya yansımaması ve başıma yeni bir dava açtırmamak için direnip, Hatay Milletvekili Can Atalay’ın fotoğrafını da ekledikten sonra ‘Selahattin’i pardon Sarı öküzü vermeyecektiniz’ şeklinde bir Xtwiti kendimi frenlemeye çalışırken aynı Xtiwitterda meslektaşım Seyhan Avşar’ın konuyla ilgili açtığı sohbete katılıp, dediğimi dedikten sonra sabah 7’ye kadar uyumadan tüm hırsımla gazetelerimin haberlerini ve manşetlerini yaparak vücudumu bir hayli geren atmosferden uzak kalmaya çalıştım.
Çünkü mecliste yaşananlar yetmez, mecliste yaşanan beceriksizlikleri görünmesin diye mi bilmem ama gizli oturum isteyen muhalefetin muhalefetsizliği yüzünden dişlerimi sıkarken, yaşadığım sinirden tel tel dikilen, bu yetmezmişçesine terleyip, dökülen saçlarımı yazmaktan yorulan parmaklarımla düzeltmeye çalışıyordum.
Evet, rütbeleri söküldüğü söylenen ama hazırlattığı Anayasası hala yürürlükte olan darbeci Evren’in başını çektiği cuntacıların yaptığı darbeden sonra hazırlanan ve değişmesi istenen ama bırakın değişmeyi yıllardır tartışılsa da yine hepimizin güvencesi olduğundan dolayı sarıldığımız bir Anayasa’da olsa ‘bir kez delmekle bir şey olmaz’ denildiğinden bugüne dek adeta kalbura dönmüş durumda.
Yani memleketimin simgesi olan Kura Nehrinin önüne yapılacak olan HES barajının kurutacağı söylenen Ardahan’ın tarım ovası başta olmak üzere Konya, Iğdır ve diğer ovalarda yetişmiyormuş gibi savaşta olan Ukrayna’dan ithal edilen arpa, buğdayı eleyen kalbura döndüğü söylenen Anayasa yani kısa adıyla hukuk, adalet denen alanın en üst kuruluşu AYM’nin kararları bir kez daha yok sayılmıştı hem de bu kez de yasa yapan meclis tarafından…
Ve ‘Selahattin’i pardon Sarı Öküzü vermeyecektiniz’ tivitine bir kez daha bakıp, biraz uyuyayım diye uzandığım yatakta yorgun, üzgün gözlerim kapanmak üzereyken sanırım mesainin başladığı saat olan ve daha yeni uykuya geçmişken telefonum çalıyordu.
Daha yeni kapanmış göz kapaklarımı misafirim olan torunum Mirayı’da uyandıran yüksek bir sesle çalan telefonun ziliyle zorla da olsa açarken arayan, ülkemin Kafkaslara açılan gümrük kapısı Türkgözü (Badele) ye giden yolun üzerinde bulunan ve yıllar önce temeli atılmasına rağmen bir türlü açılamayan, 2 bin 918 rakımlı Ulgar Dağının sınır yakasında bulunan Çıldır Gölü, Aktaş Gölü gibi Şavşat Karagöl’ü kıskandıran gölleri olan ama kimsenin gündeme getirmediği Posof’tandı..
Bitmeyen tüneli dolaysıyla hala yağan karlar, esen tipiler dolaysıyla sık sık kapanan yollarında kalan Tırcılara yolları açtırmaktansa kendileri gibi arabaları da donan tırcılara çorba ısmarlayan, oturduğu lojmanın bakımını, temizliğini köylere hizmet edilmesi için gönderilen paralarla baştan aşağı yenilettiği ve bu yetmez gibi önünde de güzel bir çardak yaptıran ve gazetemizde, sitemizde manşetlere çıkan bu yetmez gibi yine bizim haber ve manşetlerle ulusal medyanın ekranlarına yansıyan çıkan Kaymakamın yönetimde bulunan, Ahıskalıların bile gelmediği, araçlarıyla Adliyesine giden ve yakınına park eden Avukatların arabalarının yine aynı kaymakamın emriyle çekildiği söylenen Posof adliyesinden arandığımı söylüyordu, nazik sesli bir hanımefendi.
Uykulu halimle ‘Buyurun’ dememle birlikte bugün Kaymakam beyin açtığı davanın ilk celsesi olduğunu ve benim nerde olduğumu soran hanımefendiye İstanbul’da olduğumu ondan dolayı gelemediğimi söylerken aynı hanımefendi en yakın adliyeye gidip, zorunlu hallerde uzaktan yargılamayı yapan SEGBİS sistemi yoluyla duruşmaya İstanbul’a Bin 500 km uzaklıktaki Posof’da ki mahkemeye görüntülü ve sesli bağlanıp, bağlanamayacağımı soruyor ve Kartal’da bulunan Anadolu Adliyesine yönlendiriyordu.
Posof Asliye Ceza Mahkemesi Kaleminde olduğunu anladığım hanımefendinin Başsavcısı İsmail Uçar’ın HSK’ya yazdığı ve hukuk mekanizmasında rüşvet iddiaları olduğunu belirttiği İstanbul Anadolu Adliyesi’ne hemen gidip, gitmeyeceği söyleyince, buranın İstanbul olduğunu, bahsedilen Adliyeye uzak olduğumu ve başta trafik olmak üzere Adliyenin yoğunluğunu anlatınca, ‘Tamam hakimle görüşüp, size yeniden döneceğim’ deyip, telefonu kapattıktan kısa süre içinde diğer E-Devlet sisteminin yüklü olduğu telefonuma gelen mesajda duruşmamın, yeniden görülmesi için 2 Şubata atıldığını okuyordum.
Yani başta icra dosyaları olmak üzere onca davanın her hâkimin, savcının önündeki solmuş dosyaların az bir kadro ile görülmeye çalışıldığı, bu nedenle aylarca geriye atıldığı ülkemde daha yeni ve ilk olan davanın celsesi topu, topu iki gün hatta şu anda bu yazıyı yazdığım günün yarısının da geçtiğini de sayarsak, 1,5 gün sonraya ertelenmişti.
Yani o çok sitem edilen ve yok denilen Adaletin var olduğu ve kardan, kıştan aşılamayan, yılladır tüneli yapılamayan Ulgar dağını aşamayan tırlara inat en hızlı şekilde yürüyebilmesi için jet hızıyla en kısa sürede yargılanmam isteniyordu…
‘Adaletin kestiği parmak acımaz’ deyip, 2 Şubat’ta gazetecilik yapmaya çalıştığımız bunca yıl yetmezmiş gibi yeniden o psikoloji ile Adliyeye endekslenip, yazımı yazıp gelen diğer telefonlara, işlere yönelmeye hazırlandığım esnada bir haber düşüyor, benden beter yorgun, tuşları takılan, ekranın bir bölümü giden bilgisayarımın sağ alt köşesindeki son dakikaya…
Habere baktığımda, aynı zamanda AK Parti Genel Başkanı da olan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Posof kaymakamı gibi haberlerimize konu olan memleketim AFAD Müdürünü görevden alıp, Artvin’den yeni bir müdür atadıktan sonra bir bölümü yeniden müze olan, kapısına garaj kapısı takılan Ayasofya’nın ibadete açılması ve İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararını hukuka uygun bulan kararlarda imzası olan Danıştay 10. Daire Başkanı Yılmaz Akçil’i AYM üyeliğine atamıştı.
Akçil’in, emekli olan Muammer Topal’ın yerine atandığını da anlatan haberde Erdoğan’ın daha önce de Cumhurbaşkanı olarak Anayasa Mahkemesi’ne 7 üye atadığı ve sık sık ‘Bir kez delinmekle bir şey olmaz’ denilerek delinip, sayılmadığı söylenen AYM’nin Demirtaş ve Atalay’ın tutuklu kalmasının yasalara uygun olmadığını ve hak ihlali olduğunu karar altına alan AYM heyetinin Başkanı Zühtü Arslan ile Muhammed Emin Kuz’un yerine gelecek isimler arasına girdiği ve böylece 15 üyeli AYM’nin 10 üyesini Erdoğan’ın atamış olacağını da anlatıyordu.
Şimdi daha çok uzatmadan buradan bir soru sorup, İmamoğlu gibi ‘Yüksek Yargı Mahkemesi Üyelerine hakaret ettin’ denilmeden ve siyaset yapmama yasağı olmasa da gazetecilik yapamazsın cezasını alma korkusuyla yazımı bitirmek isterim.
Çünkü Bahçeli’nin de demediğini bırakmayan hatta kapatılmasını istediği AYM’ni sayın Başkanı ile Üyeleri Anayasa’nın emir etmesi üzerine aldığımız kararlarımız alt birim mahkemelerce ve yasa yapan meclisçe yok sayılıyorsa neden erken emekliliklerini istemeyip, yok hükmünde sayıldığı söylentilerine karşı gereken tepkiyi koyup, erken emeklilikler dahil yaşananlarla şu an adeta boşa çıkan makamlarından ayrılmazlar?
Bilmem ama bu ülkede siyasilerin yanında aralarında haberim dolaysıyla benimle davalık olan şu anki Posof kaymakamı gibi bürokratların Adaletin hızlanmasını istemelerinin de çok normal olduğuna artık bende kabul edip, yelkenleri indirip, sarı öküzleri tek tek veren, ‘sine-i millet’ diyenlere kapalı oturum istediği gibi kulaklarını kapatıp, uymayan muhalefet ve emekliliği yaklaşmasına ve aldığı kararları uygulanmayan AYM Başkanı ve Üyeleri gibi davransam mı diye düşünüyordum.
Ardından da ‘Yok canım, O kadar da değil’ diyerek hiçbir şey yapamasam da torun Miray’ı sevecek kadar zaman bulamayıp, uykusuz kalıp, başıma işler açıp, mahkeme kapılarında dolaşsam da en iyisi işimi yapmaya, yazmaya devam diyorum.

PİYASALARDA SON DURUM
  • DOLAR
    -
    -
    -
  • EURO
    -
    -
    -
  • ALTIN
    -
    -
    -
  • BIST 100
    -
    -
    -