BASIN BÜLTENİ-36
19.04.2025
DEVA Partili Karal: Sadece bahçelerimizi değil; siyasetimizi, adalet anlayışımızı, hukuka bakışımızı ahlaki duruşumuzu da don vurdu
DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Hasan Karal, siyasetten adalet anlayışına kadar birçok alanda ‘manevi bir don felaketi’ yaşandığını belirterek, “Sadece tarlalarımızı, bahçelerimizi değil; siyasetimizi, adalet anlayışımızı, hukuka bakışımızı, ahlaki duruşumuzu da don vurdu. Donun vurmadığı hiçbir alan kalmadı şu an ülkemizde.” dedi.
DEVA Partili Hasan Karal, katıldığı bir canlı yayında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Türkiye’de son günlerde etkili olan zirai don felaketini değerlendiren Milletvekili Karal, yaşanan tabiat olayının sadece tarımsal alanlarla sınırlı kalmadığını söyledi.
“Siyasetin dili çok olumsuz ve fecaat bir yöne doğru akıp gidiyor”
Tarım alanlarındaki zararların devletin alacağı önlemlerle telafi edilebileceğini kaydeden Karal, asıl kaybın ise ruh dünyasında yaşandığını ifade etti. Siyasetin dilindeki sertliğe dikkat çeken Karal, “Bugün siyasetin dili çok olumsuz ve fecaat bir yöne doğru akıp gidiyor. Oysa Ak Parti, bir zamanlar siyasete kalite ve seviye getirme iddiasıyla kurulmuştu. Bugün geldiğimiz noktada, bir umut hareketinin sönmeye başlaması bizde derin bir mahcubiyet duygusu yaratıyor.” şeklinde konuştu.
“Toplum karpuz gibi ikiye bölünüyor”
Hasan Karal, siyasi üslubun toplumu ayrıştırıcı bir noktaya sürüklediğini vurguladı. Siyasetin yeniden seviyeli ve yapıcı bir zemine çekilmesinin elzem olduğunu sözlerine ekleyen Karal, şöyle devam etti:
“Bugün ülkemizde sadece tarlalarımızı, bahçelerimizi don vurmadı. Siyasetimizi de don vurdu, adalet anlayışımızı da don vurdu. Hukuka bakışımıza da don vurdu, ahlaki duruşumuza da don vurdu. Donun vurmadığı hiçbir alan kalmadı ne yazık ki. Bahçelerimizdeki meyve ve sebzelerin don vurması belki telafi edilir ama özellikle ruh dünyamız bir dona muhatap olmuş durumda. Bu afeti bertaraf etmek için çok büyük mücadele vermemiz gerekiyor. Bunlarla birlikte ülkemizde tehdit, hakaret, rövanşizm, boykot, savaş ilanları gibi ifadelerle toplumu adeta karpuz gibi ikiye bölen bir anlayış hâkim olmaya başladı. Bu söylem dilinin, Türkiye’nin gündeminden süratle çıkarılması gerekiyor. Bu yalnızca bir siyasi görev değil, toplumsal barışın da temel şartıdır.”