Kuzey Teve


betnis giriş
betnis
yakabet giriş

Bugünkü Çin’in sırrı 1927’de gizli…

Bugünkü Çin’in sırrı 1927’de gizli…
9 views
13 Nisan 2025 - 19:38
Spread the love

Kayahan Uygur yazdı…

Dün 1927 Şanghay katliamının 98’inci yıldönümüydü. Beş binden fazla Çinli komünistin öldürüldüğü bu olay dünya tarihinde büyük önem taşır. Bu olay yaşanmasaydı ya da başta Mao olmak üzere Çin komünistleri ve solcuları bu katliamdan gerekli dersleri çıkarmasalardı bugünkü Çin olmazdı. Onun yerine dışa bağımlı, ABD müttefiki ve bir kısmı belki işgal altında, gelişmekte olan ve sürekli dış kaynak arayışında sorunlu bir ülkeyle karşı karşıyaydık.

Bugünkü Çin'in sırrı 1927'de gizli... Katliam gölgesinde bir devrim - Resim : 1
Mao Zedung halka sesleniyor

1927’DE NE OLDU

Peki, 12 Nisan 1927’de ne oldu?

O dönem Çin’de Sovyetler Birliği Komünist Partisi’nin yönlendirmesiyle solcular ve komünistler kendi güçlerine güvenmek ve örgütlenmelerini geliştirmek yerine Çan Kay Şek’in milliyetçi Kuomintang (KMT) adlı örgütünü destekliyorlardı. Solcular antiemperyalizm adına kendi davalarını bir yana bırakmış ve Çinli egemenlerin, toprak sahiplerinin ve kendini “milli burjuva” olarak pazarlayan yabancı işbirlikçilerin kuyruğuna takılmışlardı. O kadar ki KMT’ye üye bile oluyorlar, iç cepheyi güçlendirmek adına Çan Kay Şek’e her açıdan destek veriyorlardı.

Bugünkü Çin'in sırrı 1927'de gizli... Katliam gölgesinde bir devrim - Resim : 2
Milliyetçi lider Çan Kay Şek

“İlk birleşik cephe” (1923-1927) olarak bilinen bu strateji, Sovyetler Birliği’nin jeopolitik ve ideolojik hedefleri tarafından motive edilmişti, ancak Çin Komünist Partisi (ÇKP) için felaketle sonuçlandı ve Moskova’nın diğer direktiflerini de daha sonra reddetmesini getirdi.

Olayların başlangıcı Çin’i kendi iktidarı altında birleştirmek isteyen Kuomintang lideri Çan Kay Şek’in toprak sahiplerinden, Şanghay’daki Fransız ve İngiliz topluluklarından gelen baskıyla partisini solculardan ve komünistlerden temizlemek için diğer askerlerle birlikte hazırladığı bir plana dayanıyordu. Çan, Yeşil Çete gibi Şanghay mafya gruplarıyla temas kurarak, onlardan işçilere ve Komünistlere saldırmak üzere silahlı gruplar örgütlemelerini istedi.

Bugünkü Çin'in sırrı 1927'de gizli... Katliam gölgesinde bir devrim - Resim : 3
Yeşil Çete adlı mafya çakalı komünist kafası kesiyor

Dünyada hep rastlandığı gibi gericiler, diktatörler mafyayla, uyuşturucu ve kadın satışı yapan “babalarla” el ele çalışmaktaydı. 9 Nisan’da Kuomintang olağanüstü hâl ilan etti. Ayın 11’inde Çan Kay Şek’in kontrolü altındaki tüm illere gizli bir emir gönderilerek KMT’nin yerel şubeleri eliyle bir tasfiye örgütlemeleri istendi.

12 Nisan sabahı mafya çeteleri Şanghay işçilerine toplu halde saldırdı. Kuomintang birlikleri işçi milislerini silahsızlandırdı. Ayın 13’ünde ordu, yerel karargahının önünde protesto gösterisine gelen kalabalığın üzerine ateş açtı. Çan Kay-şek, Şanghay yerel hükümetinin yanı sıra Komünist kontrolü altındaki tüm sendikaların ve işçi örgütlerinin feshedilmesine karar verdi. Binlerce komünist tutuklandı. Çatışmalar resmi olarak 300 kişinin ölümüyle sonuçlansa da 5 bin kişinin “kaybolduğu” kaydedildi. Şanghay’da halka açık infazlar, 1927 Nisan ayı boyunca Guangzhou, Nanjing ve Changsha gibi büyük Çin şehirlerinde de Komünistlere yönelik tutuklama ve katliamlar gerçekleşti. Pekin’de savaş ağası ve sözde General Zhang Zuolin, SSCB elçiliğine sığınan ve aralarında ÇKP’nin kurucularından Li Dazhao’nun da bulunduğu 20 Komünisti öldürttü.

EZBERİN DOĞURDUĞU FELAKET

Bu felakette dogmatik ve ülke gerçeklerini hiçe sayarak Çin solcularını aldatan Moskova’ya bağlı bazı komünist liderlerin büyük payı vardı. Yaklaşan baskı ve zulüm kampanyasının açık işaretlerine rağmen (önceden tutuklamalar, işçi milislerinin silahsızlandırılması), Moskova’nın güdümündeki uluslararası komünist örgüt Komintern ÇKP’ye ittifakı sürdürmesini ve KMT ile herhangi bir çatışmadan kaçınmasını emretti. SSCB’deki ve dünya jeopolitiğindeki gücünü pekiştirmekle meşgul olan Stalin, stratejisinin başarısızlığını daha sonra da kabul etmeyi reddetti.

Bugünkü Çin'in sırrı 1927'de gizli... Katliam gölgesinde bir devrim - Resim : 4
Komintern temsilcisi Mihail Borodin Çinli devrimcilerle

Bazı tarihçiler onun Çan Kay Şek’i hafife aldığına veya Sovyet çıkarlarını ÇKP’ninkilere tercih ettiğine inanıyorlar. 1927 felaketi ÇKP’yi kentsel alanlarda yok etti, kadrolarını öldürdü ya da dağıttı. Mao Zedung ve diğerleri kırsala çekilerek hayatta kaldılar ve burada Komintern’in (Moskova’nın) kentsel isyan direktiflerine doğrudan karşı köylü gerilla savaşına dayanan özerk bir strateji geliştirdiler.

Bugünkü Çin'in sırrı 1927'de gizli... Katliam gölgesinde bir devrim - Resim : 5
Mao kadrolarını katliamdan kurtarıp kırlara yerleşti

Şanghay katliamı Mao Zedung gibi isimleri Moskova’nın direktiflerinin yetersiz olduğuna ikna ederek ÇKP’nin özerkleşmesini ve 1930’larda Komintern’den kademeli olarak kopmasını hızlandırdı. Bu deneyim aynı zamanda ÇKP’nin tarihinde yinelenen bir tema olan herhangi bir dış bağımlılığa karşı güvensizliğini de pekiştirdi. İçerde ve dışarıda solun kendine güvenmesini, küçük sefil ve kurnazca ittifaklar politikasıyla bir yere varılamayacağını gösterdi. İşte Mao Çin’de bununla başarılı oldu. Bugün Çin varsa işte bu nedenle var, yoksa iş Çan Kay Şek’e kalsaydı durum çok değişik olurdu.

MAO ZEDUNG’UN ÇIKARDIĞI DERS

Mao, birçok eserinde tekrarladığı gibi emperyalizme karşı içerideki egemen güçlerle ittifakı ancak ülkenin işgali halinde öngörür. Bu gibi durumlar dışında sol için esas görev kendi gücünü oluşturmak, çalışan sınıfları etrafında birleştirmek ve “emperyalizmin içerideki işbirlikçileriyle” savaşmaktır. Aksi halde sol güçlerin asıl karşı karşıya bulundukları yerli egemenler “emperyalizme karşı beraber olma” bahanesiyle güçlerini artırırlar ve ilk fırsatı tüm solu ülkeden temizlerler.

Mao, bu görüşünü devrim pratiğinin diyalektik felsefeye bir katkısı olarak görerek tüm çelişkiler arasında baş çelişkinin acil görev olduğunu, iç çelişkilerle dış çelişkiler arasında iç çelişkilerin önde geldiğini ve bir ülkede iç düşmanla boy ölçüşecek güce ulaşmadan emperyalizmden söz etmenin kendi ifadesiyle boş gevezelik ve kötü niyet taşıyan kırmızı suratlı yabancı şeytanların işi olduğunu vurgulamıştır.

Sonuçta Mao’nun haklı olduğu Çin’de elde ettiği zaferden, Çin’in kazandığı başarılardan ve bugünkü süper devlet konumundan da bellidir. Milli kurtuluş savaşı gericilerin kuyruğuna takılarak olmaz. Mao’nun yaptığı gibi olur. Çin’de solcuların başında geniş bir tarihsel perspektifi olan ve nesnel düşünen Mao değil de benzerine çok rastladıklarımız vasat ama hırsı solculardan biri olsaydı yazımın başında belirttiğim gibi Çin bugünkü Çin olamazdı.

Tarihe bir göz atarsak maalesef dünyanın bağımsızlık sorunu olan birçok diğer ülkesinde de solcuların emperyalizme karşı ortak mücadelede içerideki egemenlerin peşine takılma stratejilerinin bedelini çok ağır ödediklerini görürüz. İlk örneği son günlerde medyada hakkında çok konuşulan Endonezya’dan vereceğim.

ÇEŞİTLİ ÜLKELERDEN ÖRNEKLER

Asya’nın en büyük Komünist Partilerinden biri olan Endonezya Komünist Partisi (EKP) 1950’li ve 1960’lı yıllarda Başkan Sukarno’yu sömürgeci güçlere (özellikle Hollandalılara) karşı antiemperyalist mücadelesinde ve “güdümlü demokrasi” projesinde destekledi. EKP bu milliyetçi cephenin bir parçası olmak için devrimci taleplerini yumuşattı. 1965’te haksız yere komünistlere yüklenen bir darbe iftirasının ardından Suharto komutasındaki ordu ve muhafazakar elitler büyük bir baskı başlattı. ABD’nin örtülü desteğiyle 500.000 ila 1 milyon arasında komünist, sempatizan ve muhalif katledildi. Sonuç: EKP yok edildi ve Suharto komünistlerle paylaştığı antiemperyalist ideallere tamamen ihanet ederek Batı yanlısı otoriter bir rejim kurdu.

İkinci örnek İran’dan. İran komünistlerinin Tudeh partisi aynı hatayı 2 kez yaptı. Tudeh 1940’larda, özellikle de İkinci Dünya Savaşı’nda Müttefiklerin İran’ı işgali sırasında Şah Muhammed Rıza Pehlevi’yi destekledi, hatta halk dalkavukluğu yapmak için “kadınlar partiye üye olamaz” şeklinde tiksinti verici tavizlerde bulundu. Şah iktidarını sağlamlaştırır sağlamlaştırmaz 1950’lerde, özellikle de Musaddık’a karşı yapılan (CIA destekli) 1953 darbesinden sonra Tudeh’i yok etti ve hayatta kalanları yer altına itti. İran komünistleri aynı hatayı gerici Humeyni hareketini destekleyerek yaptılar, ancak dincilerin ihaneti, vahşeti ve barbarlığı Şah’a ve monarşiye rahmet okuttu.

Bugünkü Çin'in sırrı 1927'de gizli... Katliam gölgesinde bir devrim - Resim : 6
12 Nisan 1927 bir kadın devrimci konuşma yaparken

Üçüncü örnek Afrika’dan. Sendika ve entelektüel çevrelerde etkili olan Sudan Komünist Partisi (SKP), 1956’da Sudan’ın İngiltere’den bağımsızlık kazanması için milliyetçilerle işbirliği yaptı ve emperyalizme karşı birleşik bir cepheyi destekledi. Bağımsızlıktan hemen sonra iktidardaki askeri ve dini elitler SKP’yi bir tehdit olarak gördüler. Nimeyri rejimi 1971 yılında komünistlerin de karıştığını iddia ettiği başarısız bir darbenin ardından parti liderlerinin tümünü idam etti ve yüzlerce eylemciyi katletti. Sonuç olarak Sudan solu ezildi ve daha sonra ülke bir dizi askeri ve İslamcı diktatörlüğün içine düştü. Bugün de ülkeyi “ahlaksız” soldan kurtarma iddiasıyla ortaya çıkan ahlaksız İslamcı generallerin birbirlerini öldürdüklerini ve karılarını seks kölesi yaptıkları görüyoruz.

Bugünkü Çin'in sırrı 1927'de gizli... Katliam gölgesinde bir devrim - Resim : 7
Milliyetçiler işçilere ateş açtı

SOLU BİTİRME BAHANESİ

Nereyi anlatayım? Filipinleri mi? Irak’ı mı? Mısır’ı mı? Bu ülkelerin hepsinde solcular sözde antiemperyalizm adına egemenlerin kuyruğuna takılmış , egemenler ise solcuları ya katliamla ya da baskıyla susturmuşlardır. Ve de solcuları imha, solu da inkâr edip emperyalizmin kollarına, NATO ASEAN, CENTO gibi örgütlerin kucağına büyük bir zevkle atlamışlardır. Kimi zaman da İran gibi teokratik bir dikta kurmuşlardır. Bu arada Türkiye’de de yoğun baskı altındaki komünistlerin ancak 1960 devriminden sonraki demokratik anayasanın olanaklarıyla seslerinin duyulmaya başlayabildiğini de unutmayalım.

Solun dünyada egemenlerle kurduğu antiemperyalist cephe yoluyla kazançlı çıktığı tek bir ülke dahi yoktur. Bazıları Küba’yı örnek verir ama orada Castro’nun devirdiği güçler zaten içerde kumarhane ve batakhane sektörünü ve orduyu yöneten yerli kadın satıcısı Batista ve çevresiydi. Castro’nun işbirliği yaptıkları milli güçler ise devlet erkini ellerinde bulundurmuyordu, birkaç aydından ibarettiler.

Bugünkü Çin'in sırrı 1927'de gizli... Katliam gölgesinde bir devrim - Resim : 8
Kadın devrimciyi infaz

Aynı şekilde Vietnam devriminde de adına “milli burjuvazi” denilen grup zayıftı. Ho Şi Minh liderliğinde komünistler Japonya’nın ani yenilgisini iyi kullandılar ve burjuvaziye çıt çıkartmadılar. Ho, 1945’ten sonra rakip milliyetçi grupları (VNQDD gibi) marjinalleştirerek ideolojik ve örgütsel kontrolü sürdürdü, özellikle de Nguyen Van Sam gibi liderlerine karşı hedefli tasfiyeler yaptı.

Hindistan’da ise sömürgecilik karşıtı mücadele boyunca ve 1947’deki bağımsızlığa kadar komünist-burjuva ilişkileri göreceli bir işbirliği ile sürdü. Komünistler, milliyetçi hedefleri desteklemek için işçileri ve köylüleri harekete geçirdi. 1947’den sonra iktidar partisi haline gelen Kongre, komünist ayaklanmaları bastırarak (örneğin Telangana ayaklanması, 1946-1951) ortaklığın bir yere kadar olduğunu gösterdi. Ve yeni rejimin İngiltere’yle ilişkisi de siyasal bağımsızlıktan sonra değişik bir boyutta derhal başladı ve dengesiz ekonomik sömürü ilişkilerinde bir duraklama yaşanmadı.

YANLIŞ MODEL

Peki, bu model neden kendini tekrar ediyor? Çünkü samimi komünistlerin sistem vizyonu gericilerden farklıdır. Gelişmekte olan ülkelerdeki egemen sınıflar (yerel ve komprador burjuvazi, askeri elitler, toprak sahipleri) komünistlerle kısa vadede ortak bir hedefi paylaşır görünürler ancak uzun vadede radikal bir şekilde farklılaşırlar. Komünistler toplumsal değişimi hedeflerken, elitler güçlerini ve ayrıcalıklarını kapitalist sistem içinde korumaya çalışırlar.

Egemen güçler, kendi hedeflerine ulaşmak için komünistlerin devrimci enerjisinden yararlanırlar, ardından onları egemenliklerine yönelik bir tehdit olarak görüp ortadan kaldırırlar.

Sovyetler Birliği zamanında uluslararası komünizm geri kalmış ülkelerdeki ulusal kurtuluş savaşlarında tek cephe politikasını her yerde ortak bir model olarak önerirken bunun geçerliliğini iki koşula bağlıyordu. Birincisi en azından tek bir ülkede güçlü bir sosyalizmin varlığı ve ikincisi gelişmiş kapitalist ülkelerde güçlü işçi hareketleri. Bu şekilde ulusal kurtuluş sorunu olan ülkelerde komünist partisi zayıf olsa da onun eksikliğini bir anlamda Sovyetler Birliği’nin varlığı telafi ediyordu. Yani ulusal kurtuluş savaşları teorisi koşullara bağlıydı. Bu koşullar olmadan yapılan bir ittifak hata olarak görülüyordu.

BUGÜN TAMAMEN BOŞ PROPAGANDA

Bugün geçmişten de farklı olarak ne Sovyetler Birliği var, ne güçlü işçi hareketleri. Dünyanın hemen tamamında kapitalist sistem hakim. Bu ortamda geri kalmış ya da gelişmekte olan ülkelerde egemen sınıfların kapitalist çıkarlarını korumak ve bu çerçevede başta kapitalizmin merkez (emperyalist) ülkeleriyle derin ve sürekli bir işbirliği yapmak dışında hiçbir amaçları olamaz. Milli kurtuluşçu görünmeleri boş propagandadır, aksine emperyalizme hizmet vermek ve onun tarafından ödüllendirilmek için yanıp tutuşurlar. Eğer arada sırada eleştirel tavır alırlarsa bunun amacı konumlarının pazarlığını yapmak, müşteri kızıştırmak ve optimum kâr elde etmektir.

Sol partiler ise sadece ekonomik değil, kültürel bakımdan ve uygarlık düzeyi olarak da geri kalmış ülkelerdeki halka ulaşmakta zorluk çekmişlerdir. Bu, anlaşılır bir durumdur. Bu çerçevede birçoğu sabırlı davranıp güçlükleri zaman içinde aşmak yerine, egemenlerle, devletle işbirliği ve ittifaklar aramıştır. Kendi gücünü inşa yerine gündelik politikalara dalmışlardır.

Bu partilerin çoğunun egemenlerle ittifaktan yarar beklerken tamamen varlıklarını yitirdikleri, yok oldukları, 40 yıllık sessizliklere sürüklendikleri görülmüştür. Örneğin Türkiye’de sol 1960’larda olmayan milli burjuvazi üzerine hayaller kuracağına kendi çizgisinde sebat etseydi bugün bambaşka bir güçte olurdu. Çok sayıda küçük fraksiyon yahut sol tekke kurulması yerine bu grupların her biri bir veya birkaç okul açsalardı hem kendi davalarına daha fazla güç kazandırmış, hem de vatana somut hizmet vermiş olurlardı. Umarım anlaşılmıştır.

Bugünkü Çin'in sırrı 1927'de gizli... Katliam gölgesinde bir devrim - Resim : 9
Komünistler ders çıkardı

12 NİSAN UNUTULMASIN

Çan Kay Şek’in düzenlediği 12 Nisan 1927 Şanghay katliamı Çin komünistlerinin erken uyanmalarını, kendi güçlerine güvenmelerini ve Mao etrafında toplanmalarını sağladığı için tarihsel bir dönüm noktası olmuştur. Bu bakımdan çok önemlidir ve Çin tarihi herkes için azımsanmayacak derslerle doludur.

Bugünkü Çin'in sırrı 1927'de gizli... Katliam gölgesinde bir devrim - Resim : 10
Ölüme götürülen devrimcide korkudan eser yok

Kayahan Uygur

EN ÇOK KAZANANLAR
    EN ÇOK KAYBEDENLER
      EN ÇOK İŞLEM GÖRENLER
        BUGÜN 1000TL NE OLDU?
        • -

          BORSA

        • -

          DOLAR

        • -

          EURO

        • -

          ALTIN

        2024 Kuzeyteve.com