Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Puan Durumu
Sosyal Medya
Süleyman Hacıbektasoğlu

“Torunluk Meselesi” ; Bir Toplumsal Hafıza Felci Üzerine”**

Bugün Sırrı Süreyya’nın cenaze töreninin yapıldığı AKM de tören bittikten sonra oradan ayrılam CHP Genel Başkanı Özgür Özel’ e kendisine ” Osmanlı torunuyum ” diyen bir kişi yumruklu saldırıds bulundu.

Bu torun meselesi sağ, dinci, milliyetçi siyasette ve yurttaşta bir çeşit kendini var etme söylemi olarak ortaya çıktı. Hiç bir şey olamayan kendini herhangi bir şekilde bir kimlik olarak var edemeyenlerin varoluş olgusu oldu.

Peki nedir bu torun meselesi? Gerçekten sarayın torunları mı bunlar? Yoksa ezilmişliğin var olamamanın dışa vurumu mu?

Bakalım hele ;

Osmanlı torunuyum, diyor biri. Yüzünde tarih var sanırsın, meğer sadece eski bir bayrağın gölgesinde donmuş bir bakış. Sanki torun olmakla toprak ağalığını, saray sefalarını, kılıçla alınan malları miras almış da, sıradaki vergi tahsildarına hazırlanıyor. Oysa torunluk, sınıf atlamaya yaramaz. Tarih, soyla değil, üretim ilişkileriyle yazılır.

Osmanlı, bir feodal imparatorluktur; toprağı mülk saymaz ama köylüyü toprağa zincirler. Tımar sisteminde köylü üretir, sipahi alır; sipahi savaşır, padişah hüküm sürer. Senin deden varsa eğer, büyük ihtimalle ya o toprağa bağlı bir reayadır ya da devşirme düzeninde kimliğini kaybetmiş bir acemi ocağı neferi. Kısacası, ya ezilensin ya da yok sayılan.

Ama işte tam da burada başlar diyalektiğin cilvesi: Bugünün kapitalist düzeninde sömürü, Osmanlı’dan devralınmış yalnızca biçim değiştirmiştir. Ağalık gitmiş, holding gelmiştir. Kulluk gitmiş, “patron ne derse o” demişiz. Saraylar yerini plazalara, mülklerin tapuları borsadaki hisselere bırakmıştır. Sınıflar değişmiş ama ezilen aynı kalmıştır. Padişah gitmiş, CEO gelmiştir. Osmanlı’nın vakıf düzeni gitmiş, bugün “hayırsever iş insanı” maskesiyle geri dönmüştür.

O yüzden “Osmanlı torunuyum” diyenin alnına soruyu yazmak gerek: Hangi Osmanlı’nın torunusun? Toprağı işleyen yoksul köylünün mü? Tanzimat’ta vergiye boğulup cami avlusunda ölenin mi? Yoksa sarayda 17. yüzyılda günde 15 tabak tatlı yiyen Enderun uşağının mı? Eğer gerçekten torunsan, bu geçmişin sınıfsal tortusuyla bugünü kavga ederek karşılaman gerekir. Ama sen, miras aldığını sandığın o saltanata bakıp, ona methiyeler düzüyor, zincirini altın sanıyorsun.

Unutma: Osmanlı torunluğu bir soya değil, bir sınıfa dairse; sen hâlâ o köylüsün, hâlâ o reaya. Sadece elindeki sabanı telefona, sırtındaki çulu kredi kartına çevirdiler. Ve sen hâlâ çalışıyor, veriyor, bekliyor ama asla karar vermiyorsun. Tarih değişti ama kaderin değişmedi; çünkü sen değişmedin. Çünkü torunluk, neyi miras aldığınla değil, neyi miras bıraktığınla ölçülür.

“Eğer gerçekten Osmanlı’nın torunuysan, ya susmayı öğrenmişsin ya da diz çökmeyi miras almışsındır.”

Bütün gerçek bu aforizmada saklı sevgili torunlar.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER